Dün 10 Kasım idi. Bir kez daha savrulan bir
toplum içinde Atamızı, Gazi Mustafa kemal ATATÜRK'ÜMÜZÜ andık. Anımsadık.
Anıtkabir'e sığmadık; ona giden yollar kamyonlar ile tıkansa da, aktık, aktık
ve Atamızı, Anıtkabir'inde de andık.
--Keşke, tümceler, bundan sonra da bu kadar
güzel olacak olsa.
--Can Bey Annesine, şiir okuyacağını
söyleyerek benim de izlememi, kendisini görmemi istemiş. Emir büyük yerden
"Hayır" demek mümkün mü?. Kalktık gittik birlikte okuluna.
--İlk Okul, Rahmetli Özal'ın orta direk
dediği bir mahallenin, güney doğuda şehit verilmiş bir Binbaşının adının
verildiği, apartman sitelerinin arasında bir ilk okul idi.
--Kalabalık bir okul değilmiş, ama anma
törenine gelmek/katılmak zorunlu olmadığından sınıfların üçte bir neredeyse
okula/anmaya gelmemiş.
--Gelenlerin içinde velilerin çoğu
çocukları kadar heyecanlı, duygulu olmasalar da, çocuklar heyecanlı, telaşlı ve
hareketli idi.
--Tören başladı, ilk duyuru ve sunum bir
4.sınıf öğrencisi. Sunuş ve hoş geldin, günün önemini ve anlamını anlatan
konuşma yine bir başka öğrenci. Şiirler, her sınıftan seçilen öğrencilerden,
toplu söylemler, şiir ve şarkılar da seçilen sınıflardan idi.
--Tabi başlarında Öğretmenleri ile tüm
işlerin öğrenciler tarafın yapıldığı bir program olmuştu.
--Öğrencilerin heyecanı, içtenliği ve
öğretmenlerin samimi ve güzel, nitelikli seçimleri ile her şey çok güzeldi. Her
şey öğrencilerce yapılmakta idi ama, keşke bu program 23 Nisan Ulusal Egemenlik
ve ÇOCUK BAYRAMI olsaydı, ama bu bir Atatürk'ü anma programı idi.
--Artık TV programlarına haberlerde dahil
pek bakmıyorum Hatta TV izlemiyorum bile. Ne izlenecek ise. Eskiden bir siyah
bant falan konulur, içeriksiz olsa da bir kaç konuk çıkarılır idi. Öylesine
neler var diye baktığımda, yine abuk subuk düzeysiz programlar ile dolu, ama
Yurdunun Kurtarıcısı ve Devletinin kurucusu Atası ile haberlerde
kerhen/gönülsüz iki haber ile geçiştirilmeye çalışılıyordu.
--Gazete ve Tv haberinde ise, Diyanet
İşleri başkanı bir "profesör"ün, Atatürk'e hakaretleri ile ünlü,
"KEŞKE Yunan galip gelseydi. Ne hilafet yıkılırdı. Ne şeriat
yıkılırdı" diyen birini armağanlar ile ziyareti, akşam üstü de, bir gece
öncesinde yaşanmış ve Askerlerimizin şehit olduğu, şehit haberleri vardı.
--Bu memlekette herkes mi aklını yitirdi,
aklını yedi ya. Bu askerler, gencecik çocuklar niçin ölüyorlar, ömürlerinin
daha ilk baharında. Niçin şehit oluyorlar?
--Vatan ve Millet için yaşamlarını feda
etme, bir şeyler yapma görevi; sadece şehit olan, olacak olan; bu vatan içinde
bir karış toprağı bulunmayan ve askerlik bitince de bu milletin içinde
olup-olmayacağı belli olamayan Mehmetçiklerin görevi mi? Başka hiç kimsenin bir
sorumluluğu, görevi yok mu?
--ABD'nin ünlü darbe finansörü, spekülatör
George Soros, 2003’de kendisinden Türkiye ile Arjantin’i karşılaştırmasını
istendiğinde, şu yanıtı vermişti: “Türkiye'nin Arjantin’den tek farkı stratejik
pozisyonudur. Bu stratejik pozisyonuna bağlı olarak, Türkiye'nin en iyi ihracat
ürünü de ordudur.”
--ABD Dışişleri Bakanı Dulles'de, Kore’ye
gönderilen Türk askeri için, zamanında "Türk askerinin kendilerine
maliyetinin “23 sent”e mal olduğunu" söyleyerek;
--Emperyalist ülkelerin ülkemizden
beklentisinin ne olduğunu açıkça anlatmıştı.
--Koskoca Osmanlı İmparatorluğu,
emperyalist devletlerce SEVR ANTLAŞMASI ile parçalanmış. Kör gözlerin bile
görebileceği haritalar ile belgelenmesine karşın, hala "ÇANAKKALE,
SAKARYA, DUMLUPINAR, KURTULUŞ SAVAŞI YOKTUR YAPILMAMIŞTIR" diyenler,
Harbiye Marşında denildiği gibi "kanla, irfanla kurulan" bu Cumhuriyetin
sayesinde kaptıkları paye sayesinde, bu Ülkenin ve Milletin KUTSALLARINA DİL
UZATANLARA, HAKARET EDENLERE, paye verenlere, bu milletin fertlerini ve
vicdanlarını yaralamak, yakışıyor mu?
--Kurtuluş Savasında Atatürk için, Sultan
Vahidettin'e "hain ... asi olduğuna dair" idam fetvası veren ve
lanetle anılan Şeyhülislâm Dürrizade Abdullah Efendi'nin adını bilen azdır ama;
--Atatürk'e kahramandır diye fetva veren,
TC'nin İlk DİYANET İŞLERİ BAŞKANI olan RİFAT BÖREKÇİ'nin adı hayır ile yad
edilmekte ve adına yaptırılan kutsal mekanlarda/Camilerde halkımız ibadetlerini
yapmaktadırlar.
--Beyler, heveslerinizi başka yerlerde ve
şeylerden alın, bırakın Türkiye Cumhuriyeti ile oynaşmayı ve uğraşmayı. Gücünüz
yetmez. Çünkü bu ülkede "Mustafa kemaller tükenmez."
--Çünkü, Mustafa Kemal Atatürk, sizin
sandığınız gibi bir şey değildir. O, bu sorunun yanıtın kendisi vermiştir.
--"Benim naçiz vücudum elbet bir gün
toprak olacaktır fakat Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar(sonsuza kadar)
kalacaktır." diyerek. Ve Milletine/Ulusuna vasiyet bırakarak.
--Ülkemde olanlara ve yaşananlara bakarak
önce, "ONma Kasım" demiştim ama; her türlü cehalet ve ihanete karşın
dün okullarda, sokaklarda ve de ANITKABİR'de yaşlı, genç, çocukların görüce,
artık ON KASIM diyorum.
--ON KASIM, emi!..