İnsan doğduğu yeri ne kadar sever?
--İlk başlarda "taşra" diye İstanbul dışında ki her yer sanırdım. Oysa Ankara'da
yaşıyordum, burası neden taşra olsun ki derken öğrendim ki, meğer taşra, "bir ülkenin başkenti ya da Anakentleri dışındaki yerlerin tümü." demekmiş.
--Eeee Antalya? Maalesef orası da ilçesi
Korkuteli, orası hepten, ya köyleri, oraları hiç karıştırma.
--Ankara'ya öğrenci olarak gitmiştik. İşi olanlar geldiklerinde bir şekilde bizi buluyorlar ve dertlerine
derman olamasak da "yol yordam" bildiğimizden, onlara rehberlik, yoldaşlık ediyorduk.
--Bir savcı varmış, adı da Enver Konyar. Antalya'dan gelip
adli değil ama devlette, bürokraside işi olanlar hep arar bulurdu Onu Ankara
Adliyesi’nde. Tabi ara sıra sürgün yemediği zamanlar.
--Milletvekilleri, Ömer Buyrukçu, Fahri
Özçelik özellikle CHP'li seçmenin umut kapıları idi.
--Deniz Baykal mı, onu hep bir adım önde
tutsalar da kapısını çaldıkları bunlardı.
--Deniz Baykal'ın siyasi yasaklı olduğu 1980 sonrası adresi ise enteresandı.
Yeni mahalle halinde, Hasan Ünal, Finikeli Geyikçi ailesi gibi CHP'liler, O
zaman Osman Kapatan adına açtıkları hali adres olarak kullanıyordu.
--Bana git tanış diye o adresi söylerler, selamları ile
gitmemi isterlerdi ama, nedense o zamanlar gitmemiştim.
--Sonra, dönem ANAP dönemi. Sami Küçükbaşkan'ların kılıçları keskin ama,
bürokraside de bir başka savcı, Başkan, Adalet Bakanlığında bir "Zat İşleri Genel Müdürü"nden, Erol ÖCAL'dan söz edilirdi. Bana uzaktan
akrabaydı. Nedense oğlu Eray'da çok iyi bilir ama bana oğlu gibi davranırdı.
--Kocaman genel Müdür, Yargıtay Genel
Sekreteri, Yargıtay Üyesi ben değil herkesi kapıdan karşılar, kapıdan uğurlardı. İkramların ise sonu yoktu. Onun bu huyunu
bilenler de geldikleri yerden elleri boş gelmezlerdi. İçecekleri çayların katıkları kendi
getirdikleri olurdu.
--Çok enteresandı. O bir Antalya'lıydı
ama, "Korkuteliliyim" dediniz mi, bir kaç puan öne geçerdiniz. Bu
sıradan bir ilgi değildi.
--Özellikle Ankara bürokrasisini
bilmeyenler bilmez, ama bilenler de çok iyi bilirler, bir "dayınız yok
ise" işiniz zordur.
--Bunu bildiğinden ve bunun sıkıntısını bizzat yaşadığından, gelenlere kol kanat gerer,
kendini parçalar idi.
--Birgün Personel Genel Müdürlüğü odasındayız, Korkuteli’nden laf
açıldı, mahkeme binalarının yetersizliği, lojman sıkıntısı falan konuşuldu. Konuklar gittikten sonra, o zaman
Korkuteli Belediye Başkanı Sevgili Adnan Uğurlu'yu aradı. Onun ile de konuştular.
--Sonra, bana otur odada dedi ve bir
yerlere gitti geldi.
--Sonra tekrar Başkan Adnan'ı aradı ve (bu kısmını Adnan
anımsadı) bir yer bul oraya "Adliye Sarayı" yaptıralım dedi.
--Başkan Adnan, Savcı Hakan Bey, bir iki
bürokratik ve siyasi görüşmesinden sonra, "iş tamamdır" dedi.
--Sonra da Başkan Adnan'ın gayretleri ve Erol Öcal''ın
takibi ile"Adliye Sarayı" yapıldı. Bugün Istanaz Çayı’nın kenarındaki
Hükümet Konağı, çınar ağaçlarının gölgelediği kocaman bina olarak dururken, Elmalı Yolu üstündeki "Adliye
Sarayı"nın temeline gönlünü koymuş ve başarmıştı.
--Hani bir söz vardır, "Kuş gördüğü yuvayı yapar" diye.
--Ben de hep onu örnek almıştım. Hoş benim interlandım biraz daha genişti, boydan boya Antalyaydı. Niye ise?
--Bir gün sevgili Başkan Adnan bir etkinlik için davet etti
Korkuteli’ye; ben Antalyalılar Derneği Başkanı olarak, Erol Abim de Genel Müdür
olarak gittik.
--Başkan Adnan Uğurlu da etkinlik sonrası bizlere,
"Memleketine Hizmet Edenler" kontenjanından birer plaket vermişti.
--Hey gidi günler hey.
--Bu günler Korona'dan dolayı yaşamımızda çok şeyi kısıtlasak da anılarımız, düşüncelerimiz ve sevgilerimiz hep bir yol
halinde.
--Erol Öcal Abim de yukarılardan umarım
görüyor ve bunları okuyordur sanırım.
--Yaşamak, işte bundan güzel. Yaşamak günleri geçirmek değil, o günlerin içine bir şeyler koymaktır. Baya doludur, ne güzel.