İnsanoğlunun topluluk olarak yaşamaya başladığı dönemlerden bu yana, topluluğun huzur, güvenlik ve mutluluğu için kurallar yaratmış, kendisinin yarattığı kurallara uymuş, bunun sonunda da toplumsallaşmıştır. Yani insanoğlu, kendi toplumsal evrimini yapmaya, yaratmaya başlamıştır. Toplum, topluluk deyince de öyle salt saf guruplar yoktur. Belki ilk çağlarda, avcı-toplayıcı dönemde, insanlar ve yarattıkları kültür dahil bir çok değer ortak iken, zaman ile insanoğlunun kendini kişisel olarak geliştirmeye başlaması (bu, yaşamdan aldığı deneyim ve öğretiler sonucu) ile kişisel ve toplumsal farklılıklar ve ayrıcalıklar başlamıştır. Zaman ile yarattığı bilgi, kültür gibi değerler sonucunda topluluğu/toplumu yönetecek bilgi, deneyim ve kuralları da oluşturmuş ve koymuştur. Önceleri kişi, aile, boy, soy gibi sosyolojik yapıları oluşturmuş ve bunun soncunda da, toplumun ekonomisi için yönetim süreçleri ortaya çıkmıştır. Günlük insani gereksinimler (ekmek, aşa gibi), kişisel ve toplumsal güvenlik, çevre ile ilişkiler gibi başlayan süreç, zaman ile savaşkan toplulukların elde ettikleri güç ile bu toplulukların ya da ailelerin bölgelerinde ki diğer toplulukları egemenlikleri altına almaları ile Şehir Devletleri, Beylik türü yönetsel yapılar ortaya çıkmaya başlamıştır. Feodal dönemin ekonomik koşullarına uygun bu yapılar, feodal devletleri, imparatorlukları ortaya çıkarmıştır. Zaman ile ticaretin deniz aşrı olmaya başlaması ile birlikte, fetihler dönemi başlar ve bu da kendi ekonomik sistemini ortaya çıkartır, kucağınızda Kapitalist sistemi bulursunuz. Özellikle 17 yy'da başlayan bu ekonomik sistem, kendi anti-tezini de yaratmış ve sosyalist, komünist sistemler ortaya çıkmıştır. Dünya üzerinde yaşayan insanların birbirleriyle iletişimleri, güçlü olan yapıların kurallarını koyacağı yönetim süreçleri oluşturmuştur. Kapitalist sistem için hantal imparatorluklar pek bir anlam ifade etmediğinden, 18 yy'ın sonlarından itibaren ulusal devletleri ortaya çıkarmıştır. Dünya üzerinde, kapitalist sistemin kendi sınırlarını zorladığı günümüzde bile, insanoğlunun ulaşamadığı, insan ve insan topluluklarının olduğunu belgeseller ya da haber kanalarında izlemek pek inandırıcı gelmesi de bir gerçektir.  Nasıl tüm insanlık için gelen dinler, ulaşabildikleri toplum ve toplulukları etkileyebilmiş ise, ekonomik sistemler de ulaşabildiklerini etkilemiştir. Günümüz dünyasında, iletişimin bu kadar gelişmiş olması da istenilen sistemlerin hakim sınıflar ve çevreler tarafından çok kolay kurumasını sağlamaktadır. Tabi, alternatifleri de aynı şekilde örgütlenmektedir.  Günümüz dünyasında bilgi güçtür. Bildi paradır. Bilgi silahtır. Ve bunların hepsi de hangi sınıfın ya da gurubun elinde ise, onun çıkarları için kullanılmaktadır. Ülkemiz, 1950'lilerden bu yana emperyalist ülkelerin hedefindedir. Çünkü Atatürk, dünyada ilk olarak bir emperyalist dünyaya karşı başkaldırarak, savaşarak, çok uluslu bir imparatorluğun yıkıntılarından devletin her türlü gereksinimleri karşılayacağı, yatırımları için öncü olacağı ve hatta sistem içinde kendi ulusal sermaye ve sermayedarını yaratacağı bir sistem kurmuştur.

--Ne yazık ki bu sistem, uluslararasılaşmış kapitalist-emperyalist sisteme başkaldırmıştır. O yüzden yok edilmelidir. Nitekim, öyle de olmuştur.

--1950'ler de ulusal sermaye ile uluslar arası sermayenin çıkar çatışması, 1960; Kapitalist sistemin en özgürlükçü(!?) çağı da denilen 1945-1980 arasında ki, yıllar tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de sosyal siyasi bilinçlendirmeyi arttırmış ve kapitalist sistem, ilişkileri aracılığı ile 1970; tüm dünyayı iliklerine kadar sömürmeyi hedefleyen Kapitalist-Emperyalist sistem, ülkemiz üzerinde en son oyununu da oynamış, Başbakanlık Müsteşarı iken 24 Ocak kararlarını alan Turgut Özal'ı sistemin başına-tepesine getirecek, 1980 Askeri darbelerini yapmıştır. Türkiye, neden NATO'ya girdi tartışmasını bu gün hala yapan var mı? Sovyet Rusya'ya karşı Afganistan'da başlatılan YEŞİL KUŞAK projesi, acep bu gün ne haldedir? diye soran var mı? Ilımlı İslam projesi ile Ülkemiz ve İslam Ülkeleri acep ne haldedirler. İslam peygamberi Hz Muhammed'in mezarını olduğu KABE ve kutsal topraklar Müslüman ayağı dışında ayak değmemesi gerekir iken, Suudi Krallığı aracılığı ile Kabe'ni,n etrafına yapılan süper lüks otellerin müşterileri acep kimlerdir diyen var mıdır? Emperyalizm, artık ülkelerin bağırsaklarına kadar, yöneticilerin yatak odalarına kadar girmiştir. Anımsan var bilmem ama, Henry Kissinger bir yerde. Emperyalizm, "ülkelerin yalnız iktidarlarını değil, muhalefetlerini de elde ettiğini, kontrol ettiğini söyleyeli yıllar olmuştu. Ülkede neler olduğunun farına varan var mı? Bütün bunları bilen ve hala ulusalcı, halkçı, anti-emperyalist olan, halkı ve hakkı için vicdan rahatlığı ile savaşanların hiç kimsenin umurunda bile olmadığını, hatta sizin bile umursamadığınızı söylesem, bunun farkında olunur mu ki?

KRAL ÇIPLAK!...