Yazın bir
bölümü için geldiğim Marmaris'de, güzellikler ile birlikte, orman yangınları,
iklim değişikliği gibi sıcaklar, bir de ülkenin öbür ucunda sel baskınları gibi
şokları yaşamaktan bıktım desem yeridir.
Artık
Ağustos da böyle geçer derken, değerli dostum Umur Özlüer'den gelen bir
whatsapp iletisi, günümün rengini değiştirdi.
Akşam
üstü(24 Ağustos) Marmaris-İçmeler Atatürk Eğitim ve Kültür Parkında, (muhteşem
düşünülmüş, planlanmış eğitici ve herkes için eğlendirici bir çocuk parkı,
park), Marmaris Filarmoni Derneği Promenad (yürüyüş, gezinti yolu)
Orkestrasının, yanan ormanlarımız anısına, ORMANA SAYGI KONSERİ vardı.
Hepsi
gönüllü, ya buralarda yaşıyor ya da dönem dönem gelen sanatçıların özverili çabalarına,
Marmaris Belediyesi de çocuk parkını konser yeri olarak tahsis edince, Bach,
Handel, Mozart'tan Sezen Aksu, Zülfü Livaneli ve müzisyenlerin muhteşem kendi
bestelerinden oluşan program ile güzel
bir akşam üstü olup çıktı.
Oturağını
alan, boş bulduğu uygun olan duvarın kenarına ilişen, nitelikli oldukları her
tavır ve davranışlarından belli izleyiciler ile birlikte, muhteşem bir konser
ve akşam üstü idi.
Ben
yıllarımı, görevi kültür, sanat ve turizm olan bir bakanlığın, bu gibi
organizasyonlara her türlü desteği sağlayan bir biriminde yönetici olarak
geçirdim. Ardından da, ülkenin birlik ve beraberliği dahil her şeyini temsil
eden ve yöneten bir numaralı yerde çalıştım.
Bakanlara,
Cumhurbaşkanlarına sanat ve konser davetleri gelince, hiç çekinmeden ilk
seçenekleri, bu nitelikli konser
etkinlikleri olurdu
Mutlaka
hem Muğla Büyükşehir, hem de Marmaris Belediye Başkanlarına konser
davetiyesi/çağrısı gitmiş ve mutlaka
haberleri vardır. Keşke bir saat yol, iki saat de konser ve sonrasına
zaman ayırıp bu güzel ve anlamlı organizasyonda olabilselerdi.
Başkanların
bu olayların farkında olmamalarını anlarım da, yakın yönetim ekibinin bu
konuları öncelikli saymamalarını bir teknik program hatası sayalım.
Günümüz
dünyası çok farklı bir yere savruluyor. Bazıları yaşananların doğal bir sonucu
olarak, bazıları da, birilerinin planladıkları bir dünya için. Ama hepsi çok
acı.
Çok
üzgünüm ki ulusal devletler, uluslararası organizasyonların ve şirketlerin
hedefi olmuş, yok edilecek. 1800'lü yıllar sonrası ve birinci dünya savaşı ile
Osmanlı, Alman, Avusturya-Macaristan ve Rusya İmparatorluklarının yok edildiği
gibi.
O yüzden,
devletlerin kurumsal yapıları, "hantal devlet" gerekçesi ile tek tek yok ediliyor ve denetlenmeyen
süreçler ile yönetiliyor. Bunlar, hoş gelişmeler değildir. Tek tek insanlar
olarak da, ülkelerin yurttaşları olarak da, bunun farkına varmamız gerek. Yarın
çok geç olacak.
İngiltere'de
yaşayan İmmünoloji Profesörü ve Sistemler ve Sentetik İmmünoloji
Laboratuvarının baş araştırmacısı Dr Sai Reddy, 'COVID-22' olarak adlandırdığı
yeni bir varyantın dünyaya hakim olan Delta'dan daha ölümcül olabileceği
konusunda tüm dünyayı uyarıyor ve Alfa, Beta, Delta ve Gama gibi daha bulaşıcı
ve ölümcül varyantların birkaçının birleşmesiyle bir "süper
varyant"ın ortaya çıkabileceğini ve coronavirus varyantının yüzde 35'lik
ölüm oranına sahip olan MERS kadar ölümcül olabileceğinin altını çiziyor.
O yüzden,
sivil toplumun ve sıradan yurttaşların, sahip oldukları devlet dahil her şeye
iki elle sarılmalarının vakti gelmiş de geçmek üzere.
Dünyamızda
sahip olduğumuz kültür, sanat, yönetim, sağlık dahil her şeye biraz daha duyalı
ve ilgili olsak mı ne?
Bizim
gideceğimiz ne başka bir dünya var, ne de Nazım Hikmet'in dediği gibi
"Güzel günler göreceğiz çocuklar/ Motorları maviliklere süreceğiz/
Çocuklar inanın inanın çocuklar/ Güzel günler göreceğiz güneşli günler".
Farkında
mıyız?