Sabah kalkıyorum, televizyonların haberlerini izlemek, gazeteleri okumak hiç içimden gelmiyor.

     Balkondan dışarıya yola bakıyorum, hafta içi-hafta sonu pek fark etmiyor, insanlarda bir yerlere varma, şeylere yetişme telaşı.

     Mevsimler değişse de, değişen yalnız giysiler.

     Sonra dayanamıyorum haberleri izliyorum televizyonda, gazetelere bir göz atıyorum, varsa dergileri karıştırıyorum; ama herkes ayrı bir telden çalıp oynuyor.

    Sanmayın ki kendimden uzak bulduklarım böyle, fark etmiyor. Kendime yakın bulduklarında da benzer şeyleri görüyor, yaşıyorum.

     Bu arda kafamın içinde eğitim, kültür, etik, ahlak, terbiye, ülke sevgisi, sevgi gibi bütün güzellikleri sıralıyorum, sonra da bütün bunlar var ise ortalıkta kötülük, zorluk, çözümlenemeyen sorunlar neden var diye düşünüyorum. Üzülüyorum.

    Sonra, çağlar çağlar öncesinden bu günlere kadar insanlığın yaşadığı dönemlere bakıyorum; görüyorum ki insanın insanlar ve kendisi ile hep bir sorunu var!..

    Neden, neden ama diye düşünüyor, sorguluyor, yine üzülüyorum.

    Elbette ki yaşamak, yaşamda kalmak çok kolay olmasa gerek.

    Peki sıradan, olağan halde yaşamak, yaşamda kalmak varken, neden bazı şeyleri zorladık. Zorladık da iyi mi yaptık?

   Daha açık bir anlatım ile "Tarım Devrimi" denilen İnsanlığın ilk devrimi ve değişimi yapan insan, insanlık acaba yanlış mı yaptı? diye düşünmeye başlıyorum. 

   Ve akılıma International Business Times'da. Darren Curnoe'nun 18 Ekim 2017 kaleme aldığı makale aklıma geliyor.

    Belki de bazılarınızca pek de hoş karşılanmayacak, "deli mi ne" denilecek şeyleri düşünüyor ve sorguluyorum; hem Curnoe gibi.

    İnsan, sıradan, doğal olarak, doğaya uyarak  hatta doğa ile savaşarak ve yaşamdan kalmayı becermişken, neden Avcı Toplayıcı yaşam tarzından, tarım devrimini yaparak, köyler, kasabalar ve en sonunda da metropoller yaptık yarattık;

   Neden güzel güzel doğa ile doğanın koyununda kucak kucağa yaşar, fazlasını olmayanlar ile takas edip giderken, neden daha çok üretim, neden ticaret derken;

    Genetiği değiştirilmiş ürünler yiyen, hastane köşelerinde kıvranan, yaşam için sağlık, doktor, hastane bile sorun iken, neden hastalandırılıp hasta garantili hastanelere kadar geldik?

    Neden Avcı toplayıcı bir yaşam sürerken gezegende, yaklaşık 8 milyon insan iken, neden tarımı icat ederek 5000 yıl öncesinde 100 milyon insana, sonra da günümüze gelindiğinde 8 milyara ulaştık!..

   İşte bu deli deli sorular ile bir pazar geçirirken, neden diyorum 50-60 kişiden oluşan geleneksel avcı toplayıcı toplulukları büyütüp, dünyanın olağan düzeninin içine ettik.

    Neden insanlığın başına, hasatlıkları, ilaçları, parayı, sömürüyü, acıyı musallat edip, kötü ve kirli bir dünyada yaşamak zorunda bıraktık. Neden ama, neden?

 

     İşte bu değişimler insanları maddiyata ve zengin olmaya yöneltti, güç göstergesi prestijli malların peşine düşürdü.

    Nüfuslar çoğaldıkça,  toplumsal ve ekonomik karmaşa başladı; sonunda da insanlar arasında eşitsizlik ve doğal olarak da savaşlar başladı. Kazanlar, bir servet ve statü kazandı.

    Ardından da gücü ve silahı elinde bulunduranlarca bu yönetsel güç ile topraklar işgal edildi, mirasla geçen hükümdarlıklar kurdurdu

    Ve gele gele gelip ve  binlerce yıl önce icat edilen tarım devrimine bu günden bu gözle bakılınca, acaba Jared Mason Diamond'un (10 Eylül 1937- Amerikalı bilim insanı ve popüler bilim kitapları yazarı)  dediği gibi bugün yaşanan bütün kötülükler, tarım devriminin insanlık tarihine kötü bir armağanı mıydı!.. 

    Olan olmuştu, onlardan, yüzlerden başlayıp, artık bakılacak ve beslenecek milyarlar olmuştuk. Sağlıklı sağlıksız, aç tok, varsıl yoksul, gibi ayrımların bir anlamı kalmamıştı.

    O iyi ve güzel günlerden, GDO'lu yiyecekler ile beslenecek, yetmemiş, çöpten toplanan gıdalara muhtaç,  hastalıklı, fabrikalarda üretilen ilaçlar ile tedavi edilecek, hastanelerde ameliyat edilecek milyonlar, milyonlar olmuştuk artık.  

    Çıkış yoktu ve bir süre daha olmayacak gibi, artık tarımdan daha çok verim almak için yeni teknik üretimler yapılacak, çevre daha çok kirletilecek, salgınlar ile saldırganlıklar yeni yol haritalarını çizecekler.

    İnsanoğlu aklını başına alıp düşünmedikçe, çok üzgünüm ki, kaybeden insan ve insanlık olacak.