Eski Antalya Adiliye binasında Hakim Beyin "İçeri tıkayın da, gözleriniz
açılsın" dendiğinde de;
--Üniversitede, kaşımın dört dikişlik jandarma dipçiği ile yarıldığında da
anlamamıştım Devletin ne olduğunu.
--Hatta askerde sürgüne gönderildiğimi, "astteğmenler tayin olmaz ki"
denildiğinde bile pek anlamamış ve ciddiye almamıştım
--Ta ki istemeden de olsa girmiş olduğum "Devlet-i Aliye"de ki
memuriyetime kadar.
--Devlettir, Bürokrasidir kim takar ki. Ekerim Anamın-Babamın tarlasını, güz
gelir biçer, hasat eder, olanı da satar giderim Antalya'da açacağım beyaz eşya
dükkanına. Değil mi sevgili Kardeşim, sayın Başkanım Osman Gök.
--Şaka bir yana, peki DEVLET NEDİR?
--Sosyoloji açısından, "toplumun siyasal örgütlenişi ve örgütlerinin tümü"
olarak tanımlanır. Ta eski zamanlardan bu yana ciddi bir Devlet Organizasyonu
ve örgütü algısı vardır.
--M.Ö Atina Şehir Devleti de ciddiyetini göstermek için, sıradan bir taş işçisi
iken emekli olunca, kendini felsefeye ve eğitime veren SOKRATES'i hedef
alır.
--"Atina Tanrılarına inanmadığı, gençleri doğru yoldan ayırdığı" savı
ile onu idama mahkum eder.
--Bazıları onu, bazıları da onun kendini tanrı yerine koyduğunu düşünürken;
oysa Sokrates aslında asıl bilgiye sahip olanın Tanrı olduğunu düşünmekte ve
öğrenmeye çalışmaktadır.
--Mezopotamya'da, dünyanın en eski Medeniyeti Sümerler olmasına karşın, onları
düzenli ordu ile yenen Akadlar ilk devleti kuranlardır. (M.Ö.4.000) Bu devleti
de ortadan kaldıran yine Sümerlilerdir (M.Ö.2100)
--Devletler, çok eski çağlara götürülebilse de, modern devletler (ulus/milli
devlet) oldukça yeni kuruluşlardır ve feodalizmden, kapitalizme geçiş ile 16.
ve 17. yüzyıllarda oluşmaya başlamışlardır.
--İlk imparatorluklar Asur, Hitit, Mısır ve Pers iken, en uzun süre yaşayanı da
Çindir.
--J.J Rousseau Toplum Sözleşmesinde, ilk çitin çevrilmesi ile özel mülkiyetin
geliştiği ve toplumların bir sözleşme etrafında buluşmaya başladıklarını
söyler.
--Türklerin bile bugüne 34 Hanlık, 32 beylik, 38 devlet ve 15 imparatorluk
kurduğunu düşünür isek, şu soru yabana atılmaz.
--DEVLET bu kadar eski, bu kadar gerekli ise,
NEDEN YIKILIR?
--Bu soru aklınızda kalsın. Şimdi de
DEVLET YÖNETİM ŞEKİLLERİNE kısaca bir bakalım:
--Monarşi, Meşrutiyet, Oligarşi, Demokrasi, Otoriter Yönetim, Totaliter
Yönetim, Teokrasi, Teokratik Egemenlik, Cumhuriyet, Komünizm, Faşizm ve
Nasyonal Sosyalizm (Nazizim):
--DEVLET YÖNETİMİ, bir ÖRGÜT aracılığı ile yapılır.
--O zaman ÖRGÜT NEDİR: Örgütler, amaçlarını gerçekleştirmeye yönelik,
birimlerden ve yapılardan oluşan bir sistemlerdir. Örgütlerde çalışanların eş
güdümlü çalışmaları sonucunda ürün/başarı elde edilir.
--Bir örgüt, bu süreçleri yönetebilir ise başarılıdır.
--Örgütsel iletişim, planlama, örgütleme, yöneltme ve denetim
--Bir çok Örgütsel yönetim anlayışları ve şekilleri olmakla birlikte,
Kapitalizmin gelişmesi ile birlikte, üretimde (hizmet/mamül madde) kalitenin
arttırılması için, DEVLET YÖNETİMİNDE de, BÜROKRATİK YÖNETİM 1800'lü yılların
sonundan itibaren etkili olmaya başlamıştır.
--Alman sosyoloğu Max Weber bürokratik yönetim yaklaşımı ile örgüt ve yönetimi
konusuna büyük katkılarda bulunmuştur. Bu gün Bürokrasi denilince ilk onun adı
ve yaptığı bilimsel çalışmalar gelir.
--Peki, HERKESİN ŞİKAYET ETTİĞİ BÜROKRASİ nedir?
--Weber'in kabul ettiği, olması gereken ideal bürokrasi modelinin ilkeleri:
-İş bölümü ve uzmanlaşma,
-Yönetimin yazılı kural ve düzenlemelerinin olması ve herkesin uymasının
sağlanması,
-Örgütte, ast-üst ilişki ve makamlarının tanımlanması; hiyerarşik yetki ve
sorumlulukların olması,
-Çalışanların seçimi, ödüllendirilmesi ve verimliliğin arttırılması için
nitelik ve performanslarına dayandırılması.
--Toplumda Bürokrasi algısı.
--İlki, bürokrasi, tüm devlet yönetimi, örgüt ve çalışanlarını,
--İkinci, bir örgütlenme ve yönetim biçimini,
--Üçüncünsü ise, kırtasiyecilik, işlerin yavaş yürümesi, sorumluluktan kaçma,
kamu yönetiminin verimsiz çalışması,
gibi olumsuz anlamlarıdır.
--Bütün bunları yazdıktan sonra, eğer Devlet var ise, en azıdan
günümüzde, BÜROKRATİK yönetimin olacağını da söylememiz gerekmektedir.
DEVLET=BÜROKRASİ.
--Sorun Devlet ve Bürokraside değildir. Çünkü, ABD, Almanya,
İngiltere, Çin, Japonya'da da Bürokrartik bir yönetim vardır. Kural ve
kaideleri ile işleyen bir Demokrasi içinde, Bürokratik sistemi denetlenmemesi.
--İşte bizde ki sorun budur. Bürokrasiyi denetleyemeyiz. Çünkü, bürokrasiyi,
seçilmişler ile denetleriz ama seçilmişleri ne kadar nitelikli seçtiğimizi de
kendimize sormayız.
--Düzgün, nitelikli değil de hakim çevrelerin denetlediği kişilerin seçimi,
önce bürokrasinin bozulmasına, daha sonra şikayetlerin artmasına en sonunda da
hantallaşan Bürokrasinin ortadan kaldırılmasına kadar gider.
--"Devllet kağıt mı üretirmiş"den "Devlet neden kağıt
üretmiyor"a, bilmem nereyi silecek kağıt pahalanınca aklına gelen bir toplum,
bürokrasinin bozulmasına da, devletin talana da izin verir.
--Bir devlet düşünün ki, kuruluşunda yurttaşlarının okur yazar oranı %3 olsun.
Bunu da bu gün için hem de iyi eğitimliler ile birlikte %90'lara çıkarsın.
--Coca Cola'ya CEO, Dünya Bankasına ve Dünyanın önemli kuruluşlarına önemli
kişiler yetiştirip yollasın.
--Sonunda da, Yahudi/Musevi asıllı bir şirkete, Devletin ekonomisini yönetsin
diye para verip başa getirsin.
--Bundan birlerinin parti, MV, yönetici ve şirket olarak çıkarı vardır da;
--Sağından soluna bütün partililer, Ey Halkım, SİZLERİN ne çıkarı var Allah
aşkına.
--Sistemin bozulmasına İktidar olarak da, Muhalefet olarak da siz izin
verdiniz, bu gün de ağlamayın emi!..
--Kral çıplak!..
--Devlet olmazsa siz, Bürokrasi olmazsa da Devlet olmaz.
--Ha gayret, hücum Devlete, hücum Bürokrasiye.
Yazan: Bir bürokrat eskisi
ve Milletvekili aday adayı. Ha ha ha!..