24 Haziran bitti. Toplumun bir kısmı hala kendine
gelememiş iken, bazıları da "bitmez işi yatmak kese" diyerek
sahillerin, bazıları da Ankara'nın yollarını tuttular, tutamayanlar da
ortalıktan kayboldu, yeni seçim seremonisine kadar.
--Aslında yazmak istediğim konu ciddi bir yazı. Bu başlık
ile girmemin sebebi ise, çoğu kimsenin olan ve olacakların farkında olmaması;
sadece laf üreterek, birilerine laf yetiştirerek günün geçiştirilmeye
çalışılmasından başka bir şey olmamasından.
--Ak Parti ve Erdoğan, 2002 yılında başlangıçta kaygılar
ile başladıkları Ülkeyi yönetim sürecine, Rakiplerinin maharetleri ya da
maharetsizlikleri sayesinde bu günlere, ülkede her şeye karar verir durma
geldiler. Kendilerince, geçmiş dönemler
ve hükümetlerde yaşadıkları sorunları yok edecek, ulusal ve uluslararası
ittifakları ile kafalarında ki 21 yy Türkiye'sini yaratmak için çabaladılar ve
ilk olarak Cumhurbaşkanının halkın seçmesi Anayasa değişikliği ile başladıkları
süreci 24 Haziran 2018 ile taçlandırıp, sonuç aldılar. Referandumlar, seçimler
laflar, atışmalar hepsi boş. Ak Parti ve Erdoğan, nereye ve hangi yoldan
gideceğini biliyorlar idi. Aradıkları yolu buldular. Artık, 8-9 Temmuz 2018'e
kadar yeni dönem sistem için hazırlıkları sonlandırmak üzereler.
Ak Parti ve Erdoğan, tabi buna Cumhur İttifakı Üyesi yani
MHP'nin de harıl harıl yönetecekleri Devleti yapılandırmaya çalışmalarını
görüyoruz. Muhalefet ise seçim
başarılarını(!?) benim gibi salaklara anlatmak ile meşguller. Geleyim asıl konu
CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİNE.
Sistem, 2019'da yapılacak seçimlerden sonraya
kurgulanıyor idi, anacak erken seçim ile süreç hızlandı.
Bilinen her şey değişecek. Cumhurbaşkanı, Hükümet,
Bakanlıklar, Bürokrasi.. Hani o ünlü reklam repliği gibi "HİÇ BİR ŞEY
ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK" . Her ne kadar "Güçlü Hükümet, Güçlü Meclis,
Güçlü Türkiye" denilse de, hızlı karar alma süreçlerini yapacak bir GÜÇLÜ
BAŞKANLIK yapılanması ortaya çıkmaktadır. Özellikle Ak Partinin kuruluş gerekçesini
oluşturan, toplum kesimleri ve ittifaklarının, Laik ve Demokratik Sistemin
Bürokrasisi ve Yasaları ile sorunlarının aşılması hedeflenmiştir.
--Bu anlamda da, ilk aşmada tüm bürokrasi baştan aşağı
yeniden yapılandırılacak ve batılıların CHECK BALANCE sistemi dedikleri, denge
ve denetim sistemi başka bir boyuta taşınacaktır.
--Daha açık bir anlatım ile, her şey Başkan ve yakın
ekibinin yönetim ve denetiminde olacaktır. Evet sistem de oldukça hızlı bir
şekilde işleyecektir.
--Bürokrasi, 18 YY'da Fransa'da ortaya çıkan bir Devlet yönetim
şeklidir. Alman sosyolog Max Weber, 1800'lerin sonlarında Bürokrasi kavramını
bilimsel bir kurama oturmuş ve günümüzün devlet yönetim ŞEKLİ olmuştur. Aslında
Bürokrasi, Fransa'da 1789 ihtilalinden sonra, yönetimi Kraldan devir alan
Burjuvazi ve onun ittifakı olan asker sivil memurlardan oluşan bir yönetim
şekli idi.
Ülkemizde de, her ne kadar Osmanlıdan sonra kurulan
Türkiye Cumhuriyeti, yeni bir devlet olsa da, bürokrasisi Osmanlının asker
-sivil yapısının devamıdır. 18 ve 19 YY'da Osmanlının aydınlanmacı aydınlarının
gayretleri başlayan yenilenme ve yeniden yapılanma süreci, Cumhuriyet ile
birlikte Devrimci bir rol üstlenmiş ve yeni Cumhuriyeti, Atatürk'ün özlemi olan
muasır medeniyet seviyesine ulaştırmıştır.
Her ne kadar bu yapı bu gün değiştirilmeye çalışılsa da, bir orta doğu
ülkesi olan Türkiye Cumhuriyeti, bölgenin ve Çin de dahil bir çok ülkenin, bir
çok projesi örnek alınan ülkesi olmuştur. Bir Bürokrat olarak, elbette ki,
bürokrasinin hantallığını ve bazen çözüm üretme yerine sorun ürettiğini çok iyi
bilirim. Ama unutulmaması gerekir ki, "At sahibine göre kişner". Aktif
görev aldığım yer ve konumlarda, çalışanlardan, görevlerinin, sorun üretmek
değil, olan sorunlara çözüm bulmak olduğunu anımsatır ve bu yönde çalışmalarını
isterdim. Evet Bürokraside yeniden yapılandırılması gereken çok şey vardır, ama
bürokrasi de görmezlikten gelinemez. Bürokrasi
de bir iş sorun boyutunda ise, ya devlet, hükümet sorunu çözmek istemiyordur,
Ya yasal eksiklikler ve aksaklıklar vardır (ki yasaların
hangi hakim gücün gereksinimlerine göre çıkarıldığına da bakmak gerekir) Ya da
bürokrasinin bir çıkar beklentisi vardır. Çözmek ise, hükümetlerin ve
siyasilerin görevidir. (Ki bu siyasileri, danışmanlarının yönlendirdikleri
kişilerden seçmez isek) Endişem, siyasi süreçlerin denetimi dışında olacak yeni
yönetim sisteminin, Laik Bürokrasi sisteminden çıkıp, kurtulup başka bir
bürokrasi egemenlerinin denetimine girme olasılığıdır. Dilerim olmaz, ama
yaşayıp göreceğiz
Not: Yeni Devlet, Hükümet ve Bürokrasi
yapılanması şekillendirilmeye çalışıldığından, bu konuda ayrıntılı düşüncemi
sonra yazacağım.