Birkaç gündür birşeyler yazıyor, sonra da bana ne, bazı dangalaklar ne anlıyor, niye yoruyorlar deyip kızıyor, siliyorum.

Uzun uzun düşündüm. Bu yazıyı yazıp yazmamayı. Sonra karar verdim yazmaya. Ha bu arada, bazı dangalaklar yine çıkabilir diye DANGALAK kime denir, dangalaklık nedir açayım.

Dangalak: düşüncesiz, budala, akıl yoksunu, hödük (kimse), halk ağzı ile boşboğaz. Samimiyete güvenip senli benli konuşan demek.

Ev yanıyor, dangalak hortumun rengini eleştiriyor, tartışıyor.

Kıçından donu gitmiş ya da gidiyor, donunu çalanların ne kadar mahir olduklarını anlatıyor. Ne diyeyim.

Yine yaratığın birisi çıktı bu günler, yok efendim eşinin dışında bir başkası ile ilişkisi olanlara akıl veriyor. Niye boşanıyorsunuz ki, bırakın bu "laik, mayik" lafları, kıyın nikahınızı alın ikinci karıyı.

Mevlana’nın sözü aklıma geldi. "Suskunluğum asaletimdendir. Her lafa verecek cevabım vardır. ama bir lafa bakarım laf mı diye bir de söyleyene bakarım adamı mı diye".

Ben bunu da geçtim. Söyleyeni bile es geçtim. İnanılmaz, onu alkışlayan kadınlar var ya. İnanılır gibi değil. Ne diyeyim ben buna.

Memlekette şortunu giymiş o sahil senin, bu sahil benim; dur ya, Orhan Veli'nin şiiri ve o şarkı şöyle miydi?

"Gün olur, alır başımı giderim,

Denizden yeni çıkmış ağların kokusunda.

Şu ada senin, bu ada benim,

Yelkovan kuşlarının peşi sıra."

diyenlerin mazotu, benzini üç kuruş;

Teri kıçından çıkanların mazotları otuz üç kuruş. Ve bu üç kuruşluk düzeni tutanları, kuranları, otuz üç kuruşu çoluğunun çocuğunun rızkından kesip verenler alkışlıyor, iktidarına çanak tutuyor.

Ve ben de üç kuruşluk mazotlu tekneler ile tur atmak varken, otuz üç kuruşluk traktör mazotu yakanlara akıl veriyorum.

Salaklığın sınırı nerede başlıyor bilen var mı? Birisi söylesin Allah aşkına.

Sakın bana demeyin, yok yurtseverlerin, aydınların görevi budur.

İyi ya, milletin sakalığının, sersemliğinin bedelini biz ödeyelim.

Şimdi iki salak çıksın, yine iki kelam etsin, canını sıksın ve sen bundan mutlu ol. Olmaz ya. İsyan ediyorum.

Salaklık yapma oğlum.

Bu iki romantik resim, sağdan soldan iki de romantik cafcaflı söz bul. Oooo alsana, ne mehtiyeler ne methiyeler.

Ne sosyal, ne entellektüel adam olsun gör.

Ya ben bunu yaparımda, sorun bu değil ki.

Ah ah, Necati Siyahkan'ın dizelerinde ki gibi:

"...Tüm ışıkları söndürdüler Birer birer, Tüm çeşmelere Kilit vurdular. Güneşi hapsettiler. Ve seni Yıldızların karanlığında Yasamaya Tutsak ettiler. Sen ki Burjuva züppeleri nezdinde Salonları süsleyen, Bir gül. Ve proleter sınıfından Bir emekçisin. İstesen Senin için Sönen mumlar birer birer Yanabilir Kilit vurulmus çeşmeler Gürül gürül Akabilir. Akvaryumlu meyhanelerde Zümrüt yeşili gözlerine Siirler okunur. Ve Adalar'da Türküler yakılır Altın saçlarına.

--Ben Jandarma dipçiklerinin Meydanlarında saha kalktığı Sokakları Barut ve ölüm kokularının Sardığı Bir sonbahar aksamında Üç kurşun sesiyle doğdum. Senin için Doktor-hasta bakıçı Ebe-hemşire Yahut suyla ekmek Ne ise Benim için Sehpa ve ölüm Barut ve ates Yahut kavga O'dur Ve kavgasız geçen günlerimin neşesi yoktur.

Yasamızda Akvaryumlu meyhanelerde Zümrüt yeşili gözlerine Türkü yakmak yok.

Biz çoktan erittik Yüreklerimizin çelik potasında

Sütun bacaklı kızların Göz bebeklerini.

Yasamızda Kilit vurulmus Yasak kapıları Kırmak yok Açmak var.

Suları Gürül gürül Akıtmak var

Ve tüm insanları Insanca yaşatmak var. ....."

 

İşte sorun bu dangalak kardeşim. Sorun Necati'nin dediği gibi, " tüm insanları Insanca yaşatmak var. "

Suçumuz da bu.