Bu
yıl da artık bitiyor. Her ne kadar havalar yavaş yavaş soğusa da her ne kadar
yağmurlar yağmasa da yağdığı yerlere gün ortası dolular bindirse de aylar,
mevsimleri gibi yıl da göçünü sarıyor.
--Hani
Yıldırım Gürses'in o şarkısı gibi.
--"yine
mevsimler dönecek/ yine yapraklar düşecek/ giden gençliğimiz/ geri
gelmeyecek!.. "
--Dünyanın
dört bir yanında ekonomik, sosyal ve siyasi sorunlar yetmezmiş gibi ülkeleri
bir de COVID-19 sorunları sardı ki sormayın gitsin. Birbirine girmiş dünya,
maskelenip, mesafeleniverdi!..
--Yazılı
tarih, Paleolitik Çağ'dan (Eski Taş Devri) başlayıp, Neolitik Çağ'a (Yeni Taş
Devri) geçtiğimizi, oradan da Anadolu ve Mezopotamya’nın da içinde bulunduğu
"Bereketli Hilal" denilen bölgede, Tarım Devrimi'ne MÖ 10.000-5000
yılları arasında geçtiğini, insanların düzenli bitki ve hayvan
yetiştiriciliğine başladığını gösteriyor.
--Bütün
zamanlarda insanlar, her zaman güvenilir içme suyu kaynaklarına hep yakın
olmuşlardır. O yüzden ilk Yerleşkeler MÖ 4.000'lerde İran'da, Mezopotamya'da,
İndus Nehri Vadisi ve Nil Nehri kıyıları ile Çin'in nehirleri boyunca
yerleşmişlerdir.
--Çiftçilik
gelişmiş, yetişen tarım ürünleri, mevsiminde depolanmaya başlanmıştır. Bu ise
değiş-tokuş totemi ile olsa da ilk ticarete ve insanlar arasında iş bölümüne
yol açmıştır.
--Tarım
ve ticaret, insanlar arasından üst sınıfların oluşmasına ve köylerin gelişip,
şehirlere dönüşmesine yol açmıştır.
--Üretimin
artması, ticaretin başlaması ile insan toplumları arasında ilişki karmaşıklığı
başlamış ve bu da muhasebe ve yazı sistemlerinin oluşmasına ve gelişmesine
gerek duyulmuştur.
--Hindistan
ve Asya'nın baharat, yiyecek ve giyecekleri ile Afrika ve Avrupa'nın ham ya da
işlenmiş maden ve metalleri kervanlar ve deniz yolu ile taşınmaya başlayınca
özellikle Arabistan yarımadası önemli bir ticaret/değişim merkezi haline
gelmiştir.
--Uygarlıkların
gelişmesiyle birlikte feodalizm, Antik Çağ'da (MS 500-1500) imparatorlukların
yükselişi ve çöküşüne tanıklık etmiştir.
--Kervan
ve deniz aşırı ticaret yolları ile birlikte iletişim ve bilgi akışı
yaygınlaşmıştır. 1800'lere gelindiğinde ise Aydınlanma Çağı ve Keşif Çağı
yaşanıyor, bilgi ve teknoloji birikimi, Sanayi Devrimi’ni gerçekleştiriyordu.
--Sanayi
devrimi ile birlikte, feodalizm tasfiye oluyor ve MERKANTİLİZM denilen Ticari
Kapitalizm ortalığı kolaçan ederken;
--“Uzun
Depresyon” denilen, 1873’te başlayıp 1896’ya kadar uzanan ve 1914 Birinci Dünya
Savaşı’na neden olan kapitalizmin ilk krizini görüyoruz.
--Kapitalizmin
“Büyük Bunalım/Depresyon”uda denilen ikinci krizi ise, 1929 yılında başlayıp
1935'lere kadar sürüyor.
--Feodalizmin
tasfiyesi ile dünya sosyo-ekonomik üstünlüğünü eline alan Avrupa, ikinci
Dünya/Paylaşım Savaşı ile elinde ki bu ekonomik üstünlüğünü Amerika'ya
kaptırıyor ve;
--O
güne kadar Finans merkezi olan Londra yerine New York oluyordu. Bunun sonucunda
da dünyadaki altın servetinin yarıya yakını Amerika'da toplanıveriyordu.
--Amerika,
biriken servet ile dünyaya hakimiyetini ilan ederken; 1917'de Çarlık Rusyası
çöküyor ve EKİM DEVRİMİ ile dünya yepyeni bir sosyal ve ekonomik sistem ile
SOSYALİZM ile tanışıyordu.
--Kapitalizm
kendi iç sorunlarını aşmak için dünya 1939-1945 arası bir savaş daha yaşatıyor;
--Bu
arada da Dünya ekonomisinin bunalımdan çıkışı için İngiliz iktisatçı John
Maynard Keynes, devlet müdahalesini öneriyor;
--Kapitalist
dünya ülkeleri, ekonomiye DEVLET müdahalesi yapmak suretiyle ekonomilerini
canlandırmaya çalışıyorlardı.
--KAPİTALİZMİN
2008'den beri ülkemizi de etkileyen son krizi ise öncekilerden farklı olarak,
üretim ve ticaretten çok FİNANS KAPİTALİN krizidir.
--Küreselleşmeyi/Globalleşmeyi,
bavulunu eline, torbasını sırtına alıp Avrupa’ya, Dünyaya gideceğini sanan
halkımız da yepyeni bir ekonomik, sosyal ve sağlık sorunları krizini yaşıyordu.
--"DEVLET
DON MU YAPAR", diye dalga geçilerek devletin, milletin elinde neyi var
neyi yok ise sessizce talan edilmiş, fabrikaları özelleştirme adı altında yok
edilmiş, halk üretimden uzaklaştırılarak, tüketime ve "HİZMETÇİLİK"
pardon, hizmet sektörüne yönlendirilmiştir.
--Milenyum
Çağı’nın ilk çeyreğinde, KORONA salgınında, fabrikaları olmadığı için, imam
hatip okullarının her mahalleye açıldığı ülkede, sanat okulları MASKE ÜRETSİN
çaresizliğine kadar geliniyordu.
--Atı
alan, pardon paraları (dolarları alan-nasıl olsa sizin $ ile işiniz yok diye)
Üsküdar'ı geçince, özel sektörün mahirliği yerine yine gariban devlet, iş
başına çağırılıyordu.
--Dön
babam dönelim, 1920-1940'lı yılların Türkiyesi ekonomisine. KARMA EKONOMİ. Hem
Devlet hem de Özel sektör ülkenin gereksinimi olan her şeyi yaptığı gibi UÇAK
İHRAÇ EDECEK kadar sanayileşiyordu.
--Eeeee,
o kadar halkın emeği, tasarrufu ile oluşan, yapılan fabrikalar, araziler,
ormanlar, madenler nereye gitti?
--Hazinenin
"kıt gün" akçeleri?
--Ben,
bu iktidardakilere hiçbir şey demiyorum. Hatta alkışlıyorum. Az bile yaptınız
diyorum. Da,
--Bunu
seçen ve hâlâ da davulunu çalan, çoluğum çocuğum "açım" diyen
komşusunu duymayan, görmeyenlere ne diyeyim ki.
--
Ağa ile marabanın hikayesi, hani demiş ya, "Ulan ağam, şehre giderken
direksiyonda sen vardın, dönerken de. İyi de o zaman bu bokları neden
yedik?"
--Diyen
olur mu sizce.
--Hani
bu günler ağzı olan SEÇİM SEÇİM demeye başladı da.
--Haydi
seçim oldu, sizler yine hangi "adamınız, yoksa madamınızı" seçmek
için aramaya başlamadınız mı yoksa!..
--Ağam,
malları yola sal da sağa sola sıçsınlar ki, bir sonraki seçimde de lazım
olacak. Bu kaçıncı ağa-maraba deneyimi ki?