Ülkede son Emekli Amiraller/Generaller Bildirisi de dahil yaşanan hiçbir şey artık rastlantı değil, hatta halk deyimi "kör göze parmak sokmak".


    Her şey ortada, "Deja Vü"lük bir durum da yok.


    Kişisel yaşamımda bir ders edindim ki, canımı acıtsa de gerçek bu.


    Birisi bana bir kazık attı, bu konuda ilk olarak kendimi suçlarım.


    Neden mi? Yanıtı son derece yalın.


    Ben salak, alık, saf olduktan sonra, bana kazık atan o kişi değil, onun arkadaşı da, benim başka bir tanıdığım-tanımadığım da atabilir. Burada başkalarını suçlamak işin en kolay tarafı.


    Hele hele ulu orta yapılan bir olayda, merkezde yapanların olacağı belli, seyircisi, alıcısı, kasıtçısı, fesatçısı bu kadar belli olan bir şeyde, işin ve olayın bütün boyutları düşünülmeden bir şey yapılamaz.


    Her işin yapıldığı ortamlar vardır.


    Bir köylü-çiftçi bir gün önce akşamı, sonrası sabahı havasına bir bakar ve o gün ne yapacağına karar verir. Eğer çiftçi, hava durumu hakkında bilgi alabiliyorsa, onlara bakar, ne yapacağına karar verir.


    Şirketler ve büyük organizasyonlar ise, ön olurluluk-yapılabilirlik-fizibilite çalışmalarından sonra ne ve nasıl yapıp yapmayacağına karar verirler. Danışmanlara da o kadar para, onun için ödenir.


    Hele hele kamu gibi kurumlar ise, yasa, yönetmelik, gelenek, deneyim, birikimleri ile karar verirler. Ki buna "kurumsallık" denilir.


    Öyle her aklı esenin aklına estiği gibi iş yapamaz. Buna da "kamu sorumluluğu- kurumsal sorumluluk" denilir.


    Bütün bu işler özel şirketlerde oluyor ise, şirketin kurumsal kimliği, kişiliği ortaya çıkarılan proje-durum masaya yatırılır ve tartışılır.


    Hatta 1960'lar da Harvard Üniversitesi'nin profesörleri Learned, Christensen, Andrews ve Guth tarafından geliştirilen SWOT Analizi Yöntemi uygulanır.


    Yeri gelmişken SWOT, İngilizce; Strengths (Güçlü Yönler), Weaknesses (Zayıf Yönler), Opportunities (Fırsatlar), Threats (Tehditler) sözcüklerinin ilk harfleridir.


    Bir işe başlamadan, bir şeyi yapmadan önce, Şapkanı önüne alırsın, masanın da bir kenarında kendini koyarsın;


    Sonra, karşındakini ya da karşında olabilecekleri masaya koyar bakarsın. Herkesin şapkasını masaya koyunca da herkesin keli de lüle lüle saçları da görünür, hayal görmenin de bir anlamı olmaz!..


    Haaa bütün bunları yaptın, ama olanlara bir kez daha bakman gerekir ise, o zaman da alın size bir fıkra.


    Kişi bir danışana gider ve durumunu anlatır. Danışılan, dinledikten sonra, kibarca olayı şöyle özetler.


    Diyelim ki evlendin ve evliliklerinde sorunlar oldu, oluyor.


    İlk evliliğin Allah’tandır. Yapacak bir şey yok.


    İkincisi ise, şansın. Buna da yapacak bir şey yok.


    Amaaaa, üçüncüde de bir sorun olmuşa, hiç kusura bakmayın da bu sizin salaklığınızdan, aptallığınızdandır, der!..


    Haydi çok öncesi yıllar olaylar yıllar sürerek oluşur ve gelişirdi. Şimdi öyle mi, istediğin konuyu ve olayları şöyle bir sırala, nerede ise, ara arkaya hatta nefes nefese.


    Herkes hamaseti pek seviyor. Ama neden ise "bu işler neden, niçin oluyor, olurken kimler ellerini ovuşturuyor, kimler yapıyor, olanlardan sonra kimler kârlı, kimler zararlı çıktı/çıkmış diye bir bakmıyor.


    Ama neden ise, maşallah ağzı olan konuşuyor, eli kalem tutan, parmakları tuşlara dokunan da döktürüyor da, döktürüyor.


    Bir kere herkes şunu iyi bilsin ki, her zaman "örgütlü ve planlı-programlı" olanlar kazanmıştır.


    Bizler ise, olanları iş işten geçtikten sonra aval aval bakarak anlıyor ve dinliyoruz. Tabi doğru yerden bilgiler alıyor isek. Yok hâlâ masalcıların dizlerinin dibinde isek de; herkese Allah kolaylık versin!


    Bir kere, şu "Kapitalizm" denilen şey var ya, muhteşem bir organizasyon. Herkesin öyle ya da böyle aklını erdiyor ve yoluna devam ediyor.


    Bundan on-on beş yıl önce "komünizm, sosyalizm", hatta daha da önce sosyal adaleti sosyal devlet laflarını söylemek mi. Aman Allah’ım. Hemen sizi, bu ülkelerde ki, "şapka asma" olayını anlatılar ve bunu mu istiyorsun derlerdi.


    Şimdi ise televizyonlarda izlediklerime, sokaklarda gördüklerime bakarak içimden gülüyorum. Önceden "Gomünisitler Moskava'ya" idi, şimdi herkes Moskova'da.


    Önceden, oralarda istediğin evin kapısına şapka asar, işini bitirir çıkarsın safsatası anlatılırdı, şimdi ise, onlar gelmişler şapkada asmadan aleni işlerini herkesin gözleri önünde yapıyorlar.