Bugün, bize torpil geçeceğim. Hep sopanın kalın tarafını indirecek değilim kendimize. Bugün de, bizi öveceğim, kendimizi seveceğim. Keyif benim değil mi ya!.. Bugün de böyle. Ağa benim.

--Yok öyle şunu yaptık, bunu ettik, şunları yaşadık, bunlardan mağdur olduk diye, mağdur edebiyatı yapmayacağım. Bizde nasıl olsa yaşanmışlık bol. Yaşanacak, yaşanılacak da!..

--Hani Nazım "Güzel Günler Göreceğiz Çocuklar" diye umut dağıtır ya, onun gibi umut dağıtamasak da, Sabahattin Ali gibi, "Dertlerin kalkınca şaha" diye de sitem etmeyeceğim, mırıldanmayacağım. Haykıracağım. Haykıracağım Ahmed Arif'in dizeleriyle:

--"“Öyle yıkma kendini, / Öyle mahzun, öyle garip… / Nerede olursan ol, / İçerde, dışarda, derste, sırada, / Yürü üstüne üstüne, / Tükür yüzüne celladın, / Fırsatçının, fesatçının, hayının…

Dayan kitap ile / Dayan iş ile. / Tırnak ile, diş ile, / Umut ile, sevda ile, düş ile / Dayan rüsva etme beni.”

--Etmedik de, etmiyoruz da be Ahmet Arif. Motorları maviliklere sürdürmediler diye Nazım'a sitem de etmedik. Etmeyeceğiz de.

--CHE Guevara'nın dediği gibi "Belki hiç bir şey yolunda gitmedi ama hiçbir şey de beni yolumdan etmedi!" Bizi de.

--Çocuktuk, "Ecevit, Ecevit " dedik. Götürdüler duvara toslattılar. Meğer duvarı örenler itiraf ettiler yıllar sonra.

--12 Eylül 1980 darbesini, 1970’li yıllarda CIA’nin Türkiye Şefi (12 Mart 1971 Muhtırası/Darbesi yapılmadan önce) olan Paul Henze, ABD Başkanı Jimmy Carter’a “bizim çocuklar başardı” diye verdiği haberin belgeleri yıllar sonra yayınlayacaktı.

--Devlet devlet, halk halk, emekçi emekçi dedik durduk, burnumuza 24 Ocak 1980 "Ekonomik istikrar" Paketi diye yutturdular zokayı. Senin daha iyi hazmetmen için de, bizleri "tu kaka" yapmışlar, biz biliyorduk kendimizi ve kurbanlığımızı da, kurban olduğumuz halkımızaydı. Ne yapalım.

--Yine de pişman değiliz, yinede eğilmedik. Bükülmedik.

--Bugün de eğilmiyoruz. Ama bu dikliğimiz kendimiz için değil.

--Senin için eyyyy emekçi halkım. Geçilmeyen yollarda sana alkış tutturup, yediğin ekmeğinden alınan vergiler ile geçmediğin ve geçmeyeceğin yollarının, kullanmadığın ve kullanmayacağın havaalanlarının parasını senden alıyorlar. Çalıyorlar.

--Sana bunu söylüyorum. Bana "bön bön bakma" ne olur, anla artık.

--Bak COVID-19 diye bela sardıyı dünyayı. O da, Ona koyup, buna koyup geldi buralara kadar. Ve diyorlar ki, bizi gösterip, "Kor Ona".

--Yapma be. Birazcık kalk artık. Azıcık dur ve düşün.

--Bak Nazım yıllardır sana sitemli, "Yaşamak şakaya gelmez, / Büyük bir ciddiyetle yaşayacaksın / Bir sincap gibi mesela, / Yani, yaşamanın dışında ve ötesinde hiçbir şey beklemeden, / Yani bütün işin gücün yaşamak olacak. "

--Evet, bizim işimiz gücümüz yaşamak olacak.

--Hayına inat.

--Alçağa inat.

--Soyguncuya inat. Ona inat, buna inat. İnadına!..

--Bizler, öyküler yazarak geldik bu günlere. Hani Ahmet Haşim diyordu ya: "Ağır, ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,/ Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak,/ Ve bir zaman bakacaksın semâya ağlayarak." diye.

--Evet, koşacağımız merdivenleri ağır ağır çıkarttılar. Ama eteklerimiz dolu dolu. Genel iktidarda, yerel iktidar da, eteklerimizdekileri döktürmediler. Oysa eteklemizde ne taşlar, ne yakutlar vardı.

--Semaya bakarak ağlayacaklı halimiz kendimize değil. Senin derdine derman olmamaktan. Ama sen, "Koyun gibisin kardeşim,/ gocuklu celep kaldırınca sopasını/ sürüye katılıverirsin hemen"

--Satıyorsun bizi hemencecik. Oysa, biz bu ülke için gençliğimizi, umutlarımız ile sulaya sulaya bugünlere, emeklerimizle, yaptıklarımızla süsleye süsleye bu günlere kadar getirdik.

--Ama Sen, hâlâ kendini "acemi nalbanta gitmiş gavur eşeği" yerine koyuduruyorsun. Yapma be. Acı kendine, Çoluğuna, çocuğuna.

--"O partiye, bu partiye oy verdim, onun adamıyım, bunun adamıyım"dan bıkmadın mı daha?.

--Hani tarih tekerrürden ibaret değildi.

-- O zaman 14 mart 1913'den beri Mehmet Akif neden bağırıp duruyor. "Sâhipsiz olan memleketin batması haktır;/ Sen sâhip olursan bu vatan batmayacaktır." diye diye.

--Bizden,

--Bizden az, biliyor musun?

Bizden, Bizden az, biliyor musunuz?