İki yıldan
fazla bir zamandır, coronavirüs uluslararası salgını; derken aşı kargaşası,
yetmezmiş gibi bir de virüsün değişime uğraması, mutasyon geçirmesi,
"mutant virüs" vakaları.
Tam aşı
tartışmalarında bir noktaya varılacak mı derken, dünyanın ısınması, yıllardır
söylenen ama kimsenin pek umrunda olmadığı "iklim değişikliği"nin
farklı yerlerde başka başka ortaya çıkması;
TBMM yaz
tatiline girmeden sabahlara kadar çalışıyor ve bir 18 Temmuz akşamı, ormandan
turizm alanı yaratma yasası geçiyor.
Tesadüf bu
ya, 28 Temmuz günü 31551 sayılı Resmî Gazete "TURİZMİ TEŞVİK KANUNU İLE
BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR 7334 sayılı KANUN yayınlanırken;
Aynı gün (28 Temmuz'da) Manavgat'ta başlayan
orman yangınları devam ederken, Marmaris'de yangınlar başlıyor ve yanan orman
florası içinde bitkiler, börtü böcekler ve hayvanlar telef olurken, yedi kişi
Manavgat'ta, bir kişi de Marmaris'te olmak üzere sekiz kişi hayatını kaybediyor.
Ardından
Karadeniz bölgesi sel baskınları.
Yetmedi,
bu kez de Suriye'den, Orta doğu ve Afrika'dan gelen "sığınmacı",
"göçmen", "mülteci"lerin durumu nedir, ne yapmak gerekir
diye düşünülmezken, pat diye dünyayı elinde oyuncak gibi oynatan CİA ve Amerikan
ordusunun (Pentagon) bile "fark edemediği", anlayamadığı Afganlılar
binlerce tozlu topraklı yolu jilet gibi giysileri ile "SINIR
NAMUSTUR" yazılarının üstüne basa basa, yetmedi merdivenler dayaya dayaya
geliverdiler Edirne'den Kars'a kadar her yere.
Şimdi
bütün bunlar sorundu, yaşandı ve yaşanıyor. Herkes başından/aklından büyük
laflar ediyor, çözüm üretiyor ama sonuç yok.
Yirmi yıldır iktidar aynı iktidar, muhalefet aynı muhalefet.
Söylemler
ayını söylem, eylemler aynı eylem. Cambazlar tellerde dans ediyor, ahalide
aşağıda huşu içinde eğleniyor, yancılar da cepleri boşaltıyor ama, bakkaldan
ekmek alırken cebimizin boş olduğunu anlıyoruz.
Allah
hepimize akıl fikir versin.
Sonuç.
Yani öneri.
Bu
sorunlar bir yönetim sorunu mudur? Evet.
Yangın çıktıktan sonra, yangının kimin çıkardığını tartışmanın anlamı yok ki.
Devlet
denen yapının, organizasyonun görevi yangını çıkmasını önlemek. Önlem almak.
Çıktıktan sonra da, iş tanımı yapılmış kurum ve kuruluşlar aracılığı ile
yangını söndürmek, sorunu çözmek.
Birisi
bana böylesin ya. Devleti yöneten Bakanların görev, yetki, sorumlulukları ve
denetimlerini tanımlayan bir yasa var mı ki de, yangını söndürmekle görevli
olan kurum ve birimin Orman Bakanlığı mı, Belediyeler mi tartışması yapılıyor?
Bu devletin
bir bütçesi var ise, öncelikler ne? Başka ülkelerde ki "sorunlar mı"
yoksa, bu ülkede yaşayan yurttaşların yaşadıkları mı?
Her şeyi
dine, imana bağlayıp yöneticiliğin gerektirdiği sorumluluklardan
kurtulamayız. Artık aklımızı başımıza
almanın vakti geldi de, geçiyor bile.
Taliban,
bir şeriatçı örgüt müdür? Evet. Peki,
Afganistan'da yaşayanlar Müslüman ve inançlı insanlar değil mi? Evet, hem Müslüman hem de inançlı.
Eeee, o
zaman sorun nedir?
İşte doğru
soru bu. "Sorun ne?"
Sorun, devleti
devlet olmaktan çıkardıktan sonra, Müslüman olmayanların yazdıkları şeriat
hükümleri ile, Müslümanları yönetmek. Diğer bir sorun da, birden fazla etnik
grubun yaşadığı Afganistan'ın (ABD Dışişleri Bakanlığı 2010 yılı verilerine
göre toplumun %42'sini Peştunlar, %27'sini Tacikler, Özbekler %9'unu, Hazaralar
%9'unu, Aymaklar %4'ünü, Türkmenler %3'ünü, Beluçlar da %2'sini oluşturur) ULUSLAŞMA SÜRECİNİ
başaramaması.
Uluslaşma
konusunda, Atatürk'ü, Mekke'den Medine'ye göç ederek (Hicret) İlk şeriat devletini kuran Peygamberimiz Hz
Muhammed'in Medine'de ki uygulamalarına baksak ve örnek alınsa iyi olur.