Geçen hafta cuma, günlerden Antalya’ydı.

Her şeyden önce…

Bir günlük Antalya ziyaretim sırasında…

CHP’nin bir önceki dönem Antalya Milletvekili Gürkut Acar ve CHP Antalya örgütünden Zeynep Eğriboyun’a konukseverliklerinden dolayı teşekkür ederim.

Gün boyu, Zeynep ile birlikteydik. Zeynep, beni Antalya’ya, Antalya’yı da bana taşıdı, tanıştırdı.

İlk ziyareti Antalya'da Akdeniz Gerçek Gazetesi’ne yaptık.

Sonra da…

 Konyaaltı girdik, Muratpaşa’da çıktık.

CHP ilçe başkanı İlhan Buğdaycı ziyaret ettik.

Ben başkana kitabı imzaladım.

Muratpaşa’da Belediye Başkanı Ümit Uysal’a uğradık.

Ümit Uysal’ın makam Atatürk’ün fotoğrafları ve anlamlı sözleriyle doluydu.

Sanki…

Makamda, Ümit Uysal değil de, Mustafa Kemal Atatürk oturuyordu.

XXX

İlk ziyaret yerimizdi...

 Antalya'da Akdeniz Gerçek Gazetesi…

İbrahim Akkaya, günaydınlı Türkiye günlerinde Günaydın Gazetesinde çalışıyordu.

O yıllardan tanışırdık.

38 yıl sonra bir araya geldik. Özlem giderdik.

Sevgili arkadaşım İbrahim Akkaya ile birlikte Yazı İşleri Müdürü Songül Başkaya'ya kitabımı imzaladım.

Songül Başkaya,
Antalya Büyükşehir Belediyesi ve Muratpaşa Belediyesi meclis üyesi…

Meslektaşım sevgili Başkaya, sohbet sırasında, bizim kitabın sayfalarını çeviriyordu.
Gözü, kitaptaki "üç il başkanı öldürüldü" ara başlığına takılmıştı... 
Bir istekte bulundu;
" 12 Eylül 1980 öncesi öldürülen Adana il başkanı Ahmet Albay'ın kardeşi burada yaşıyor. Fatma hanıma da bir kitap imzalar mısın?"

Bu bir istek değildi aslında... 
Benim bir görevimdi.
Hemen bir kitap imzaladım.

Zeynep Hanım ile Akdeniz Gerçek Gazetesinin merkezinden ayrıldım.

XXX
Aradan bir saat geçmişti.

Zeynep hanımın telefonu çaldı.
Arayan Songül Başkaya'ydı. 
Bizim Kuğulu Parka gelmemizi istiyordu.

İstek üzerine Kuğulu parka gittik…

Uzun bir masa etrafında 8- 10 bayan oturuyordu. 

Bayanların arasında Fatma Albay Şık da vardı.

Fatma Hanım
12 Eylül öncesi faşistler tarafından öldürülen CHP Adana İl Başkanı Ahmet Albay'ın kardeşiydi…

Orada öğrendim…

Fatma Albay Şık’ın, suçu gazetecilik olan ve her dönem Silivri tıkılan bizim kıdemli tutsak Gazeteci Yazar Ahmet Şık’ın da annesiydi.

 Fatma Hanım yanıma oturdu.

 12 Eylül öncesi öldürülen CHP Adana İl Başkanı Ahmet Albay’ı unuttuk. Ahmet Şık’ı konuştuk.

Oğlunun ilk duruşmasına katıldığını anlattı.

Duruşmada, oğluna dokunmasına izin vermemişler.

Ana yüreği…

O da oğlunu gözleriyle sevmiş…

Gözlerim, Kuğulu parkta buğulu buğulu yaşardı.

XXX

Bir anda 13 Aralık 2012 tarihine geri gittim.

 13 Aralık 2012’de ne yaşamıştım?

13 Aralık 2012 tarihinde Silivri’de Ergenekon duruşması vardı.

Erdal Eren de 13 Aralık’ta idam edilmişti.

Duruşma, idamın yıl dönümünde yapılmaktaydı.

Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan gibi gazetecileri de sanık sandalyesine oturtmuşlardı. 

 Duruşmaya Balbay’ın eşi ve kızı Yağmur da gelmişti.

Ara kararda, duruşma için “izleyicisiz” kararı alınmıştı.

Nasıl girdiği anlaşılmamıştı. 

Balbay’ın eşi ve kızı Yağmur Duruşma salonuna girmişti.  

Yağmur babasının sesini duymak için seslenmişti.

Balbay duymamıştı.

 Yağmur’a biz yardımcı olmuştuk.

Baba-kız 10 saniye bakışamamıştı.

Jandarmalar, Gülşah ile Yağmur’u salon dışına almışlardı.

Tabi ki…

Balbay’ın başı da iki elinin arasındaydı.

Elinin bir eşi Gülşah, diğeri de Yağmur’du.

Dünyası kararmış karanlıkta kalmıştı.

İçeride duramamıştım. Dışarı çıkmıştım.

Gözümde iki damla yaş vardı.

XXX

Fatma Albay ŞIK’ın oğluna dokunmasını,

Yağmur’un babasını görmesini yasaklayan yer aynıydı.

Adı, dün de Silivri’ydi… Bugün de Silivri...