Afet Planı, Ulaşım Ana Planı, Kentsel Dönüşüm Planı konusundaki uyarılarını yineleyen Başkan Hançer, “Biz meslek odası olarak bunları zaten her yerde söylüyoruz. Bizim söylememiz yetmiyor. Bizim söylediklerimizi idarecilerin, yetkililerin dikkate alması gerekiyor. Bunu bizim için mi, hayır kent için, kendileri için, Antalya için bunları söylüyoruz” dedi…







Songül BAŞKAYA - Pek çoğu kanuni zorunluluk olmasına rağmen ülkemizde ve kentimizde planlamalar yapılmıyor. Mesela Afet Planları. Geçtiğimiz aylarda Manavgat’ta tarihin en büyük orman yangınını yaşadık. Ne söylemek istersiniz?

Okan HANÇER - Tabi, tabi bunlar idarelerin temel görevleri arasında. Mesela biz diyoruz ki Antalya’da bugüne kadar gördüğümüz ülkenin en büyük yangını olmuş. Ülkede son yıllarda 20000 hektar, yani yılda orman yangını olmuşken sadece Antalya’da 60000 hektar alan yandı orman yangınında. Türkiye’de 141000 hektar alan yanmış son yangında, yani yani burada ne anlıyoruz, afetler gittikçe artıyor ve daha da artacak. İklim değişikliği diyoruz bakın anlaşmaları imzalıyoruz. Yani bu sera gaz etkisi uzmanlar söylüyor. İklim değişikliğiyle beraber afetler artacak. Neye dayanarak bunu söylüyorlar. Dünya kısıtlı bir alan, kısıtlı bir alanda sürekli tüketim artıyor, insan sayısı artıyor, araba sayısı artıyor, egzoz dumanı artıyor. Bunların hepsi arttıkça ne oluyor? İşte sera gazı etkisi ile işte küresel ısınma dediğimiz sorun ortaya çıkıyor ve buna bağlı işte afetler çıkıyor. Bu afetlerde biz nasıl önlem alacağız? Tedbir…. Afet dediğimiz aslında bir doğa olayı. Siz tedbir almadığımızda ne oluyor? Afete dönüşüyor.

Songül BAŞKAYA - Aslında afet öldürmüyor, tedbirsizlik öldürüyor…

Okan HANÇER - Tedbirsizlik öldürüyor. Yani biz afete sadece deprem, sadece yangın, sadece sel olarak da bakmıyoruz. Diyoruz ki bunu bütün olarak, afet politikaları olarak ele alalım ve öncelikli olarak değerlendirelim ve önerilerimize de yangınla ilgili dedik ki mesela biz teknolojiyi kullanarak uzaktan algılama temelli yangın erken uyarı sistemleri kurulsun. Mesela yani olarak en önemli uyarılarımızdan bir tanesi. Neden? Çünkü siz teknoloji ile uzaktan algılama ile bir yangını ne kadar hızlı tespit ederseniz o kadar çabuk söndürürsünüz, aksiyon alırsınız. Son yangında gördük. Kepez beldesinde başladı, Toroslar’a sıçradı, Gündoğmuş’ta bir anda her yerde yangın hüküm sürmeye başladı. Yangın 3, 4 yerde 5 yerde aynı anda çıkabiliyor ve siz bunu teknolojiyle aynı anda tespit eder ve oraya 1 helikopter gönderirseniz bu yangını büyümeden söndürmüş olursunuz. Yine bu yangın uzmanlarından bir tanesinin söylediğini paylaşayım, yani uzmanların söylediği, diyor ki, ‘Yangın çıktığı andan itibaren 20 dakika’ diyor. 20 dakikada ne yaptınsa yaptın, yangını söndürdün. Söndürmedinizse geçmiş olsun, istediğiniz kadar helikopteriniz olsun, uçağınız olsun. Yani bunu, bilgi toplumu diyoruz, teknoloji çağı diyoruz, herkes uzaya çıkıyor artık. Yani biz bunları artık yapmamız lazım ve bizim mühendis kafalar olarak da bu uyarıları yapmak bizim boynumuzun borcu. O anlamda tekrar diyoruz ki afet nedir bilir, tedbir alırsak afet de ortadan kalkıyor.

Songül BAŞKAYA - Kaldı ki bu konuyla ilgili Sayıştay raporlarında da aslında pek çok uyarılar yapılıyor ya da tespitler eksikler, yapılmayan planlar. Bunlar hep sorgulanıyor olmasına rağmen bu konuda adım atamayaşımızın sizce en önemli sebebi nedir?

Okan HANÇER - Ders çıkarmak. muhtemelen biz geçmişten ders almıyoruz herhalde. Öyle baktığınız zaman yani bu ülkede son 15 yılda 37000 tane orman yangını olmuş. yani bundan sonra da yangın olacağı gün gibi ortada ve bunların şiddetinin de artacağı gün gibi ortada ve sadece yangın da demiyoruz. Antalya’da birçok sel vakası yaşıyoruz. Sel de olacak, deprem ne olacak Yani bizim tek yapmamız gereken ders çıkarma yani buradaki en büyük sorun yani geçmişten ders çıkarmıyoruz da gelecekle ilgili kararlarımızı almada biraz sıkıntılar var, ama inşallah orman yangını çok ciddi boyutlarda, bundan kesinlikle ders alıp, herkesin üstüne düşenleri yapması lazım.

Songül BAŞKAYA - En önemli şey tabii ki yaşam veya yaşamın önündeki en önemli tehditlerden birisi de bu afetler. Söylediğiniz gibi bir plansızlık, tedbirsizlik hali hakim. Peki ben bu noktada genel bir soru sormak istiyorum. Bir kentin kaç tane ana planı olmalı ve Antalya’da bizim hangi planlarımız tamamlanmış durumda, hangileri eksik, ne durumdayız? Açıkçası yıllardır bir basın mensubu olarak da hep ana plan, ana plan, ulaşım master planı, deprem ana planı ve şimdi yenilerde siz dile getiriyorsunuz Kentsel Dönüşüm Planı diyoruz. Antalya planlı mı?

Okan HANÇER - Antalya maalesef, şöyle söyleyeyim yani uzmanlık alanı genelde Şehir Plancıların, hani plancılık uzmanlık alanında. Yalnız ben şunu söyleyeyim. Antalya’nın planları mutlaka var ama eksik ve revize edilmesi gereken planları var. Bizim tabii burada en çok gördüğümüz aksaklık afetlerle, depremle ilgili olanı.

Songül BAŞKAYA - Evet ben sadece imar plan olarak bahsetmiyorum Başkanım…

Okan HANÇER - Antalya’nın olmazsa olmazı, kafa yorulması gereken iki konu var. Bir tanesi ulaşım, bir tanesi afet, bunlarla ilgili, yani önce bunları çözmemiz lazım ki bizim, ondan sonra artık diğer alt konulara bakalım. Ulaşımda boğuluyoruz hepimiz, yani her geçen yıl. Yani artık bir arabaya bindiğimizde, bir yerden bir yere gitmek eziyet geliyor. Ama baktığınız zaman Antalya’nın nüfusu o kadar da aman aman değil.

Songül BAŞKAYA - Bireysel araçlanma sayısı çok fazla başkanım diğer illere göre…

Okan HANÇER - Bakın Antalya göç aldıkça nüfus artıyor. Nüfus arttıkça araba sayısı artıyor, araba sayısı arttıkça ulaşım sorunları ortaya çıkıyor. Bu insanlar Antalya’ya geldiğinde ne yapacak? En önemli ihtiyacı insanın barınma, yani siz bu insanlara eğer barınma ile ilgili yeterli ölçüde bir arsa talebi oluşturamazsanız, yer gösteremezseniz, bu sefer insanlar tarlaya, oraya buraya gelişigüzel yapılaşmalar yapıyor. Bu sefer hoop, karşınıza bir kaçak yapı çıkıyor. Bu sefer ne yapacak? Kaçak yapı sorunuyla karşı karşı çıkıyoruz. Yani sorunların hepsi aslında iç içe geçmiş durumda yani bunları planlı programlı bir kent yaratarak çözebiliriz. Yani en temeli, mesela arsa arzını biz hazırlayamadığımızda ne oluyor? Bir anda bu sefer gayrimenkul fiyatları tavan yapıyor. Yani Antalya’da müteahhitler inşaat yapacak arsa bulamıyorlar, çok kısıtlı.

 Songül BAŞKAYA - Tarım alanlarını arsa haline getiriyorlar.

Okan HANÇER - O da şöyle, ihtiyaçları ayırmak lazım bir kere, yani o onu dengelemek lazım. Yani tarım alanını, konut alanına çevirmek çok yanlış bir şey. Şuanda tarım her şeyden daha kıymetli. Gıda fiyatları yukarı gidiyor ve gelecek de tarımda ve gıdada. Öncelikle bunu söylemek lazım ancak…

Songül BAŞKAYA - Eskiden petrol savaşları derlerdi, şimdi su ve gıda…

Okan HANÇER - Gıda, kesinlikle gıda… Tüm bunları yaparken, yani birini yaparken, diğerini öldürerek değil, ikisine de dengeli yani hayatta, her şey dengeden ibaret. Yani bunu dengeli yaparsanız sorun olmaz ama bir taraf yapıp bir tarafı öldürürseniz bu sefer sorunlar da arka arkaya gelir. Antalya’nın yola ihtiyacı var. Antalya’nın konuta da ihtiyacı var. Antalyalı tarım alanlarına ihtiyacı var. Mesela şimdi tarım, konu konuyu açıyor, tarımla ilgili biz diyoruz mesela Arazi Toplulaştırma Projesi. Arazi Toplulaştırma Projeleri, tarımsal verimliliği arttıran bir şey. İnsanların mülkiyetlerini işte bir araya getirip düzgün parsellerde yolu olan, suyu olan alanlarda, o da minimum kesintilerle, hani hem verimi artırmak, hem de işte, benzinden, enerjiden tasarruf sağlamak, cari açık veriyoruz. İşte benzini daha az kullanalım, suyu daha verimli kullanalım yani bunlar aslında çözümü var, yapabiliriz. Bizim mesela bir önerilerimizden bir tanesi de bir toplantıda yetkili idare üzerindeki Arazi Toplulaştırma Projeleri. 19 ilçede etkin ve verimli bir şekilde kullanılacak biçimde organize edelim, bunu yapalım.

Songül BAŞKAYA - Bunu ilk kez duyuyorum başkanım.

Okan HANÇER - Arazi Toplulaştırma Projeleri, bizim harita mühendisleri olarak çok ciddi çalıştığımız bir alan ve Antalya’da genelde şu eleştiriler oluyor ya işte çok sera var, çok ev var, insanların yerini kaydırmayın falan filan. Yani o yüzden girmeyelim… Ya arkadaşlar yani insanlara bu anlatılsın. Mesela Arazi Toplulaştırma Projeleri tarımsal verimi arttırmak için yapılır, arazi toplulaştırma projeleri, enerjiden, yakıttan tasarruf ve tasarı sınır kayıplarından tasarruf için yapılır. Yani siz arazi toplulaştırma projesine biz kamulaştırma yapmayalım ya yol açalım diye yaparsanız o da kağıt üstünde yazıp çizmiş olursunuz. Yani olay tamamen çözümlerin hepsi akılda, bilimde, fende, mühendis kafalarda… Yani biz söylemeye, söylemekten usanmıyoruz. Herşeyde, her platformda söylüyoruz ama inşallah bunlar karşılık bulur da Antalya’da hak ettiği bir şekilde planlanır.

Songül BAŞKAYA - Çok güzel teşekkür ederiz Başkanım…

 

Editör: TE Bilisim