Antalyalı büro çalışanları adına konuşan BES Antalya Şube Yönetim Kurulu Üyesi ve Mali Sekreter Can Öztürk, Türkiye’de iktidarların evrensel hukukla arasının iyi olmadığını, iktidarın hukukun üstünlüğüne değil, hak ve özgürlükleri içinde barındırmayan kanunların uygulanmasını savunduğunu ifade etti. Öztürk, “kötü kanunun da artık siyasi illiyet üzerinden uygulandığına ve kanunun şimdiye kadar hiç olmadığı kadar iktidarın açık aracı olarak kullandığına tanıklık etmekteyiz” dedi.

‘ADALETSİZLİK, SUÇ ORANLARINI ARTIRDI’

    İktidarın sık sık ötekileştirme dilini kullandığını vurgulayan Öztürk şu ifadeleri kullandı:


    “Her gün neredeyse 4 kadının öldürüldüğü bir ülkede, kadın katliamı boyutuna varan şiddeti önlemek yerine, koruyucu yasaları uygulamıyor, hatta tüm hukuk normlarını hiçe sayarak, bir gece yarısı kararnamesi ile İstanbul Sözleşmesini rafa kaldırıyor, 'İstanbul Sözleşmesi Bizim Vazgeçmiyoruz' yazan pankartlara el koyuyor, üniversitelerine sahip çıkan öğrencileri yerlerde sürüklüyor, tekmeliyor, boğazlarını sıkıyor, halkın iradesini yok sayıp belediyelere kayyımlar atıyor, seçilmiş vekillerin milletvekilliklerini düşürüyor, odalarından yaka paça gözaltına alıyor, bu da yetmiyor hastanelik ediyor, milyonlarca seçmeni olan partiye kapatma davası açıyor, emekçilerin, halkın '128 Milyar Dolar Nerede' sorusunu yargılıyor.


    Türkiye’de hukuk ve adalet alanında önemli sıkıntıların yaşanmasının suç işleme oranlarını da artırdığına işaret eden BES Antalya YK Üyesi Can Öztürk, “Yaşanan bu mağduriyet ve cinnet haline gelen suç artışı, yargı çalışanlarının iş yükünü artırmakta; yaşanan yoksulluk, yargıda icra dosyası olarak biriktiğinden adalet binaları içinde ayak basabilecek her yere yeni icra müdürlükleri açarak çözüm bulunmaya çalışılmaktadır” şeklinde konuştu.

 

‘MÜLAKAT UYGULAMASINA SON VERİLMELİDİR’

    Öztürk sözlerini şöyle sürdürdü:

    “Artık yargı çalışanları üzerinde bir hizaya getirme, terbiye etme aracına dönüşen baskı/mobbing uygulamalarına bir son verilmelidir. Adalet Bakanlığı bünyesinde biriken ve yargı çalışanlarına dağıtılması gereken ancak uzun zamandır yargı çalışanlarına verilmeyen havuz paraları, daha fazla geciktirilmeden yargı çalışanlarına ödenmelidir.


    Yoğun iş yükünden dolayı mesai saatleri dışında yapılan fazla çalışmaların karşılığı olan “fazla mesai ücreti”, sınırlandırma yapılmaksızın, bütün yargı çalışanlarına ödenmelidir. Yine mesai saatleri dışında çalışmak zorunda kalan yargı çalışanlarına, yol ücreti de ödenmelidir. Kurum içi yükselme sınav hakkı, bütün yargı çalışanlarına tanınmalı, artık başlı başına hukuk dışı bir uygulamaya dönüşen ve kadrolaşmanın temel argümanı olan ‘mülakat’ uygulamalarına bir an önce son verilmelidir.”

    Akdeniz Gerçek Haber Merkezi

Editör: TE Bilisim