Önce Çocuklar ve Kadınlar Derneği’ni
okurlarımız için tanıtır mısınız?
Derneğimiz, mağdur durumda olan çocukların ve
kadınların uğradıkları şiddet karşısında yanlarında olmayı, hukuksal,
psikolojik ve sosyolojik destek sunmayı amaçlamaktadır..
Derneğimiz mağdur çocuk ve kadınlara hukuksal/psikolojik
destek vermekte; kadın cinayeti, tecavüz ve cinsel istismar davalarında mağdur
yanında yer almayı amaçlamaktadır.
Derneğimiz resmi olmayan kayıtlar ve bireysel
olarak geçtiğimiz 10 yıl boyunca çok sayıda kadın cinayeti davasında öldürülen
kadınların ailelerinin yanında yer alarak, onlara destek sağlayarak, cinayet
kurbanı kadınların ve ailelerinin haklarını savunarak, sanıkların en ağır
cezaları alması için davalarda gönüllü olarak çalışmıştır. Yine onlarca cinsel
taciz, cinsel sarkıntılık, tecavüz ve çocuğa yönelik cinsel istismar
davalarında mağdur kadın ve çocuklara destek sağlayarak gönüllü olarak bu
davalarda vekillik sıfatını üstlenmiştir. Yıllarca süren bu davalarda dernek
kurucusu avukatımız ve bünyesindeki diğer avukatlarımız davaların soruşturma
aşamasının başlangıcından kovuşturma aşamasının son kısmına kadar gönüllü
olarak etkin şekilde vekillik sıfatını üstlenmişlerdir.
SUÇLANAN
MAĞDURLARIN YANINDA OLDUK!
Toplumumuzda kültürel yapı gereği her türlü
şiddete maruz kalan çocuklar ve kadınlar yaşadıkları şiddet karşısında
desteklenmiyor, suçlanıyor ve kendilerine şüphe ile yaklaşılıyor. Yalnız
kalmalarına sebep olan bu duruma kendilerine çok yabancı bir dille yazılmış
olan kanunlar ve hukuksal destek karşılığında talep edilen yüklü avukat vekalet
ücretleri de eklenince mağdur kişiler savunmasız ve haklarını arayamaz hale
geliyor. Bu sebeplerden dolayı bugüne kadar bireysel olarak söz konusu mağdur
kişilerin gönüllü olarak ve ücret talep etmeksizin davalarında yer alarak,
vekilliklerini yaparak destek sağlamış bulunmaktayız. Hukuksal desteğin yanı
sıra şiddettin her türünün olağan kabul edilmesinin getirdiği suçluluk
duygusunu, utancını, korkuyu yenebilmeleri ve yeni yaşam seçeneklerini
geliştirebilmeleri için psikolojik destek sağlamış bulunmaktayız.
2018’DE
DERNEK KURULDU
Ancak zaman içinde, gönüllü çalışmamıza
taleplerin artması, alınan her davanın yıllarca sürmesi ve her yıl yeni
davaların eklenmesi bizi daha örgütlü ve profesyonel düşünmeye itti. Bu sebeple
çalışmalarımıza dernek çatısı altında devam ederek hem daha çok mağdur kişiye
ulaşmak hem de bu konuda gönüllü hizmet ya da destek vermek isteyen
kişilere daha hızlı sesimizi duyurmak için 2018 yılında Antalya İli merkezli
olarak ÖNCE ÇOCUKLAR VE KADINLAR DERNEĞİ’ni kurduk.
Derneğimize çok sayıda ihbar geliyor, yardım
isteyenler oluyor. Bunun yanı sıra üye ve gönüllülerimiz, çevrelerinde tanık
oldukları şiddet olaylarına müdahil olmaya gayret ediyor. Kimi zaman da basına
yansıyan olayları takip ediyor, aileleriyle temasa geçmeye çalışıyoruz. Basın
emekçilerinin bu anlamda çok büyük desteği oluyor.
ÜYE VE
GÖNÜLLÜ DESTEĞİ ŞART!
Derneğimize gönüllü olmak isteyenlerden daha
iyi bir dünyada yaşamanın mümkün olduğunu bilerek, umutlu olup, umutlarını
özenle korumalarını ve onu olabildiğince yaymalarını istiyoruz, ilk şartımız
bu.
Derneğimize herkes üye olabilir, müdahil
olunan davalarda gönüllü profesyonellerin zorunlu masrafları için bizlere
sürdürebilir şekilde maddi katkı koyabilirler. Çalışmalarımızın görünür
kılınması için yardımcı olabilirler. Bunun yanı sıra derneğimizin daha fazla
mağdura ulaşabilmesi ve derneğimizin çalışmalarına daha çok katkı konulması
için avukatlara, psikiyatrlara, psikologlara ihtiyaç duyuyoruz, bu desteği
sağlayabilirler.
Pandemi dönemindeki kadına yönelik
şiddeti değerlendirirseniz ne söylerseniz?
Evet pandemi sürecindeki 'Evde Kal' çağrısı
ile ne yazık ki kadın cinayetlerinde üst düzey bir artış yaşandı. Türkiye’de
olağanüstü döneme girmeden önce de kadına yönelik şiddet oranları normal
değildi. Olağanüstü halin ekonomik ve sosyal etkileri eklendiğinde bu dönemin
acısının kadınlardan çıktığını görüyoruz.
Karantina dönemi ilk başladığında, kadınların
zorunlu olarak hane içerisinde olduğu dönemde şiddete karşı desteğin sürdüğünü
resmi makamlardan duyamadılar. Bizler kadınların ev içerisinde tehlike altında
olduklarını, acil önlem planı alınması gerektiğini açıkladık, belediyeler belli
açıklamalarda bulundu.
Biz şiddeti durdurmaya çalışırken yeni infaz
yasasıyla cezasızlık algısı oluşması, çocuk yaşta evliliklerin gündeme gelmesi,
çözüm olacağını bildiğimiz İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanmaması erkek
şiddetine cesaret veriyor.
Salgının yarattığı tüm baskı ve zorluğun
acısının kadınlardan çıkarılmasına izin vermeyeceğiz. Şiddetin azalmasını
sağlayacak tedbirleri almak zor değil. Şiddete karşı açıklamalar yapmak,
kadınların başvurabileceği yerleri sıklıkla hatırlatmak, yasaları uygulamak,
görevini yapmayan yetkililere yaptırım uygulamak... Bu şekilde akan suyu
tersine çevirebiliriz.
Kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik
çalışmalar ne düzeyde?
Ülkeler yeni yasa tasarıları ve 7/24 açık
çağrı paketleri uygulamalarına başvururken Türkiye’de henüz ek ve acil bir
önlem paketi yayınlanmadı. Dünyada ve Türkiye’deki duruma bakılacak olursa
koronavirüs günlerinde kadınları şiddetten korumanın yeni yollarının bulunması
ve bu kriz çerçevesinde sosyal ve ekonomik yardımlar tasarlanırken kadınların
da ayrıca düşünülmesi gerektiği anlaşılıyor. İçişleri Bakanı kadına yönelik
şiddetin azaldığını belirten açıklamalar yaptı. Ancak bizler her gün yeni
şiddet haberleri alıyoruz ve bunlar sadece basına yansıyanlar. Kadınların büyük
bir kısmı zaten başvuru mekanizmalarına ulaşmanın zor olduğu ülkemizde pandemi
süreci nedeni ile bu mekanizmalara ulaşmakta daha zorlanıyor. Birleşmiş
Milletler Kadın Komisyonu güvenlik, sağlık ve ekonomik endişelerin artması
nedeni ile kadınlara ve çocuklara yönelik cinsel, fiziksel, ekonomik şiddetin
körüklendiğine, kadınların ve kız çocuklarının pandemi sürecinde ilk elden
şiddete maruz kalan kesimler olduğuna dikkat çeken bir rapor yayımladı. 2020
Mayıs ayında 21 kadın öldürüldü, 18 kadının ölümü ise şüpheli. Kadın örgütlerinin ve derneğimizin ısrarlarına rağmen pandemi
sürecinde kadına şiddeti önlemeye yönelik ne yazık ki etkin önlemler alınmadı.
Gerek derneğimize yapılan başvurulardan gerek takip ettiğimiz davaların
artışlarından kadına yönelik şiddetteki artışı bizzat gözlemleyebiliyoruz ve
gidişattan endişe duyuyoruz.
18 YILDA YÜZDE 392 ARTIŞ
Bilindiği üzere kadın cinayetleri dünyada ve
ülkemizde gündemde tazeliğini her zaman koruyor. Kadın cinayetleri devlet politikalarıyla ilişkilidir. Dünyanın çeşitli ülkelerinde kadın cinayetleri
ile karşılaşmaktayız. Ülkemizde de özellikle 90’lı yılların sonu itibariyle
yerleşen ve güncelliğini halen en üst düzeyde koruyan olgu “kadın cinayetleri”dir. Bugün itibariyle de sayısal veriler ne yazık ki çok yüksek.
Yıllık verilere bakıldığında 2002 yılında 66 kadın öldürülmüşken, 2020 yılında
369 kadın öldürüldü. Aradan geçen 18 yılda kadın cinayetleri yüzde 392 arttı.
Bu tablo sadece rakam değil, yaşayan kadınların aynı zamanda hayatları idi.
HER GÜN 3 KADIN ÖLDÜRÜLÜYOR
Yaşadığımız her anda; evde, sokakta,
karakolda şiddet gören, tecavüze uğrayan, taciz edilen sayısız kadın var.
“Kamusal veya özel yaşamda kadınlara fiziksel, cinsel veya psikolojik acı,
ıstırap veren cinsiyete dayanan bir eylem, tehdit, zorlama, keyfi olarak
özgürlükten, ekonomik gereksinimlerden yoksun bırakma” olarak tanımlanan kadına
yönelik şiddet, yaygın ve sistemli şekilde bütün dünyada devam ediyor. Buna
küçük yaşta evlenmeyi, çocuk doğurmaya zorlanmayı, erkeğe bağımlı hale
getirmeyi, töre cinayetlerini, evde ve iş yerinde emek sömürüsünü de eklemek
gerekiyor. Ülkemizde ise kadına yönelik şiddette gelinen nokta belli. Her gün 3
kadın, erkekler tarafından öldürülüyor. Kadınların şiddete karşı mücadelesi
aslında sadece 25 Kasımlar’da değil her gün sürüyor. Kadına yönelik şiddetin
ortadan kaldırılması, öncelikle devletin ve iktidarların sorumluluk üstlenmesi,
ilgili tüm sivil ve resmi kuruluşlarla işbirliği yaparak, yaşamsal öneme sahip
bu sorunun ortadan kaldırılması için gerekli sosyal politikaların yaşama
geçirilmesi ile mümkün olacaktır.
Deniz Bulut-Stajyer