2019-2020 Dönemi
kamu toplu iş sözleşmesi çerçeve anlaşması imza töreninde Türk-İş Genel Başkanı
Ergün Atalay’ın mikrofonların kayıtta olduğunu fark etmeden Aile, Çalışma ve
Sosyal Hizmetler Bakanı Zehra Zümrüt Selçuk’a dönerek "Uzasa işi karıştıracağız.
En azından kapattım böyle" sözlerine tepkiler sürerken, Türk-İş’e bağlı
Belediye-İş Genel Merkezi’nden açıklama geldi.
YÖNETİM
ANLAYIŞININ YANSIMASI
Haklı olarak Türk-İş
Genel Başkanı Atalay’ın sözlerinin kamuoyunda tartışma yarattığı belirtilen o
açıklamayı Belediye-İş Antalya Şube Başkanı Mehmet Mercan, kamuoyuna duyurdu.
Belediye-İş Genel Merkezi’nin açıklamasında Türk-İş Genel Başkanı’nın sözleri
için şöyle denildi: “Bu sözler sadece bir kişinin ağzından çıkan sözler değil,
bir yönetim anlayışının yansımadır. Türk-İş Yönetimi, aylardır devam eden toplu
sözleşme sürecinde yapması gerekenleri yapmayan, aldığı eylem kararlarının
uygulanabilirliğine kendi bile inanmayan, sadece yapmadıklarının teorisini
üreten bir yönetim anlayışının yapabileceği şeyi yaparak işi kapatmıştır.”
TABANA DUYARLI
OLMALI
Türk-İş’in en
büyük sendikalarından biri olan Belediye-İş’in yıllardır bu yönetim anlayışını
ve bu anlayışın yeşermesine izin veren ortamı her platformda lafını esirgemeden
eleştiren bir sendika olduğu hatırlatılan açıklama şöyle devam etti:
“Belediye-İş, yandaş konfederasyonların her tarafı sardığı, evrensel sendikal
ilkelerin yok sayıldığı bir dönemde, ülkemizin en büyük konfederasyonu olan
Türk-İş’in, ülkemiz işçi sınıfının umudu olması gereken Türk-İş’in iyi
yönetilmediğini, Türk-İş’in ve ülkemiz işçi sınıfının böyle bir yönetim
anlayışını hak etmediğini her fırsatta gündeme getirmiş bir sendikadır. Belediye-İş,
Türk-İş yönetiminin emekçilerin yeniden umudu olmak, ‘Ankara’da Türk-İş var’
dedirtmek için, yüzünü sınıfa dönmesi gerektiğini, tabandan gelen isteklere
duyarlı bir anlayışla yönetilmesi gerektiğini belirtmiştir.”
EZİLEN EMEKÇİ
OLMUŞTUR
Yandaş
konfederasyonların iktidar desteği ile Türk-İş’e bağlı sendikalara
saldırdığında, iktidarın Türk-İş yönetiminin yerine yandaş konfederasyonu
getirme çabalarında Türk-İş yönetiminin laf ola beri gele birkaç açıklama
dışında sadece seyirci kaldığı söylenen açıklamada şu sözlere yer verildi:
“Kısacası Türk-İş yönetimi; her kritik dönemde yüzünü tabanına dönmek yerine,
siyasi iktidara dönmüş, iktidarın tepkisini çekmemek için, kendi tabanlarını
bile karşısına almaktan çekinmemiştir. O nedenle bugün yaşananlar sendikamız
açısından şaşırtıcı değildir. 2019-2020 kamu toplu iş sözleşmesi çerçeve
anlaşması kapsamındaki yaklaşık 200 bin işçi için ve bağlayıcı olmasa da özel
sektör kapsamındaki milyonlarca işçinin toplu sözleşmesi açısından bir sınır
çekilmiştir. Üstelik hayat pahalılığının sürekli arttığı, emekçinin
enflasyonunun yüzde 25-30’a dayandığı bir dönemde Türk-İş başkanının ve iktidar
temsilcilerinin bile inanmadığı yüzde 5,01’lik enflasyon hedefine dayanarak
imzalanan bir sözleşme olarak tarihe geçmiştir. Hayat pahalılığı karşısında
ezilen emekçiler açısından bu kayıplar önemlidir. Ancak bu toplu iş sözleşmesinde
mesele; sadece yüzdelik artışların yeterli olup olmaması değildir.”
GÜNAH KEÇİSİ
ARANMAMALIDIR
“Türk-İş yönetimi,
‘Uzasa işi karıştıracağız. En azından kapattım böyle’ söylemiyle ve aldığı ve
alamadığı kararlarla, bu tavrı bu duruşu gösterememiş, umut olamamıştır. Üzücü
olan budur. Ancak kimse günah keçisi aramamalıdır. Bu sözleşmenin vebali,
sadece tek başına Türk-İş Yönetiminde değil, aşağıdan yukarıya emekçilerin
haklarını dert etmek yerine, kendi küçük menfaatleri peşinde koşanlardadır. Türk-İş’in
emekçi halkımız için yeniden umut olabilmesinin yolu, yüzü emekçiye dönük,
emekçinin dertleriyle dertlenen ve emek mücadelesine inanan bir yönetim
anlayışıyla mümkündür.” Nizamettin ÖZMEN