Türk Üniversiteli Kadınlar
Derneği’nce(TÜKD)yapılan açıklamada, kadınların eşitlik, özgürlük ve insan
onuruna yakışır yaşam mücadelesini yüzyıllardır sürdürdüğünü vurgulayarak, “Bu
topraklarda yaşayan kadınlar olarak haklarımızdan da mücadelemizden de
vazgeçmeyeceğiz” denildi.
Antalya ile birlikte diğer
şubelerin genel merkezle eşzamanlı
yaptıkları yazılı açıklamada, “Kadınların eşitlik,
özgürlük ve insan onuruna yakışır yaşam şartlarına sahip olma mücadelesi
yüzyıllardır sürüyor. Bu topraklarda yaşayan kadınlar olarak, mücadelemiz ve
dayanışmamız sayesinde eşitlik yönünde siyasal ve toplumsal değişimi
sağlayacak anayasal ve yasal reformların gerçekleşmesini ve
ilgili mekanizmaların kurulmasını sağladık.” Görüşüne yer verildi.
“Biz kadınlar, Türkiye’nin tarih boyunca değişen erkek egemen yapılarına
her zaman karşı durduğumuz gibi, bugün de karşı duracağız. Biz kadınlar,
binlerce yıllık ortak mücadele tarihimizin bize kazandırdığı bilgi, deneyim
ve dayanışma ile diyoruz ki “haklarımızdan da mücadelemizden de
vazgeçmeyeceğiz” ifadelerine yer verilen açıklamada, kadınların tarihteki köşe
başı olarak bilinen kazanılmış haklarından örnekler verildi.
HAKLARIMIZ VE KURUMLARIMIZ TEHDİT ALTINDA
Türk Üniversiteli Kadınlar Derneği’nin(TÜKD)açıklamasında şu çarpıcı
görüşlere de yer verildi :”Bugün, ulusal
ve uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış en temel yasal
haklarımız ve kurumlarımız ciddi bir tehdit altındadır. Bunun en son
örneği, kadınlarla ilgili tek bakanlığın adının önce Aile ve Sosyal
Politikalar Bakanlığı olarak değiştirilerek işlevsizleştirilmesi ve ardından da
Çalışma Bakanlığı’na bağlanmasıdır. Yıllardır, kadınların yasal ve kurumsal kazanımlarına karşı siyasi
iktidar içinden ve dışından yürütülen kampanyalar, TBMM Boşanma Komisyonu
Taslak Raporu ile adeta fiili bir hükümet programına dönüşmüş idi. Bu
rapor ile çocuk yaşta zorla evliliklerin teşviki, çocuk istismarcılarına af,
tecavüzcü ile evlendirme, kadının ev içi emeğinden kaynaklanan miras hakkını
elinden alma, erkeklerin boşanmasını kolaylaştırma, boşanmak isteyen kadını ise
(nafakasını evlilik süresine bağlayarak nafakasız bırakma tehdidi ve “aile
arabulucuları” gibi yöntemlerle) boşanmaktan vazgeçirme; şiddete karşı devlet
korumasını belge sunma şartına bağlama gibi düzenlemelerin önü açılmak
isteniyordu.
KADIN ÖRGÜTLERİ AÇIK HEDEF GÖSTERİLİYOR.
Yasalarda kadınlar lehine olabilecek her ne varsa bunları
budama girişimleri bugün hızla yasaların tamamen kaldırılması taleplerine
dönüşmüştür.“Aile reisliği geri getirilsin”, “çocukların velayeti babaya verilsin”, “ev
içi emek nedeniyle evlilik içinde edinilen malların eşit paylaşımından
vazgeçilsin”, “kadına karşı şiddetle ilgili 6284 sayılı yasa tamamen
kaldırılsın”, “Avrupa Konseyi’nin şiddetle ilgili sözleşmesinden Türkiye
imzasını çeksin” gibi talepler yaygınlaştırılmaya başlandı. Daha da ötesi, bu
taleplerin gerçekleştirilmesinin önünde engel olarak görülen kadın örgütleri de
açıkça hedef olarak gösterilmektedir”(Haber Merkezi)