Suriye, İdlip’te; resmi açıklamalara göre 34 olarak bildirilen şehitlerimizin acısı hepimizin yüreğinde derin acılar yarattı. Hepsi de gençlik yıllarının en güzel günlerini yaşamaları gerekirken; arkalarında acılar içinde kavrulan, yıkılmış mahvolmuş aileler, boynu bükük çocuklar, tükenmiş umutlar bırakıp gittiler. Fakat ne bayraklar yarıya indi ne de devlet kendisi için yaşamını feda eden bu güzel insanları “Türkiye’nin duyduğu büyük acıya uygun” şekilde sahiplendi…

Tam tersine, büyük acının; iktidarın yanlış dış politikasına yönelik tepkiye dönüşmesini önlemek ve gündemi değiştirmek için sınır kapıları “düzensiz göçmenlere” sonuna kadar açıldı, sanki vatan için ölmenin hiç önemi yokmuş gibi, olağanmış gibi davranıldı.

Bir yandan göçmenler sorunu gündeme getirilirken; üç günlük suskunluğun sonunda ; “biz de vurduk, yüzlercesini öldürdük, iki uçak düşürdük” gerekçeleri yandaş medyada sürekli işlenerek kamuoyu tepkisinin törpülenmesine ve iktidara yönelmesinin engellenmesine çalışıldı.

Yandaş TV kanallarından birinde; Suriye’ye atılacak bir bombanın üzerinde; “96 şehit içindir” gibi bir yazıyı okuyunca, şehit sayısının 34 mü, 96 mı olduğu konusunda da kuşkular ortaya çıktı.

Libya’da şehit olan Albayın ve erlerin cenazelerinin neden gizlice gömüldüğü ve ölümlerinin halktan saklandığı da anlaşılamamıştır.

Şurası açık ve kesindir ki Suriye’de bir savaş oluyor ve Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin bundan bilgisi yok. Durumu ancak, olağan toplantıda görüşecek. Türkiye’nin her yerine şehit cenazeleri yağmaktayken, “derhal toplanmayan” bir meclisin sorumluluğu kime aittir?

TBMM artık toplumun ortak aklı olmaktan çoktan çıkarılmıştır.

Dış politika artık TBMM’nin denetiminde değildir.

Başka ülkelere asker göndermek, savaş ilan etmek; her ne kadar Anayasaya göre TBMM’nin yetkisinde ise de artık tek adamın kullanımındadır. Anayasa rafa kaldırılmıştır.

Türkiye’nin İdlip’te konuşlanan dinci/şeriatçı terör örgütlerini korumak gibi bir görevi yoktur. Libya’da dinci/şeriatçı devlet peşinde koşturanların korunması için Türk askerinin feda edilmesi kabul edilemez.

Nitekim Odatv’nin verdiği bilgiye göre, “..görüşme arifesinde Erdoğan’ın elverişli bir atmosfer hazırlamaya dikkat etmediğine dair izlenim var. Avrupa ve Arap dünyası ile ilişkileri bozuk olan, Libya’ya müdahil olan, Suriye ordusuna karşı askeri operasyon başlatan, İran’ın görüşlerini dikkate olmayan, NATO’dan sadece sempati sözleri duyan Türkiye devlet başkanı, onu intikam peşindeki ABD’nin zevkle ittiği riskli bir maceraya atılıyor. Bu arada Rusya ile olan, uçağımızı düşürdükten sonra dilenen özürle tekrar kazanılan ilişkilerde Erdoğan hata üstüne hata yapıyor. Özensizliği ve yeni niyetleri anlaşılır değil” diyor Moskova’nın resmi görüşünü ve nabzını aktaran ünlü Rus Gazeteci Kiselyov…

Türkiye yönetilmemekte savrulmaktadır.

Dış Politika, ekonomi, eğitim, adalet, tek adamın din ve iman anlayışına teslim edilmiştir.

Tek adam ve rejimi Türkiye’yi felakete götürmektedir.

Türkiye sadece şehitlerine değil, geleceğine de ağlıyor…