Bir yağmacı anlayış Antalya’ya el attı. Şehrin yeşil kalmış büyük alanları, orman arazileri, deniz kıyıları, dağları, meraları, tatlı su kaynakları talan ediliyor.

İstanbul’u büyük bir beton çölüne çevirip yaşanmaz hale getirdikten sonra “İstanbul’a ihanet ettik” denilerek dosya kapatıldı. Şimdi Antalya’ya ihanet zamanıdır. Çünkü Antalya’nın kent içinde kalmış büyük arazileri tek tek halka sezdirilmeden yandaşlara aktarılmaktadır.

Türkiye’nin her yerinde yapılan stadyum inşaatları devletin bütçesinden yani bizim paralarla yapılırken; Antalya’nın stadyumu (“Atatürk adı” kaldırılıp “Arena” ismi konulup) kat karşılığı inşaat şeklinde yapılmıştır.

Antalya Stadyumunun yapımı karşılığında; Falez Otelinin kuzeyindeki 45.000 metre kare yüzölçümündeki “kılçıksız”(!) inşaat alanı, önce yapımcı TOKİ’ye devredilmiş, TOKİ de bir şirkete satmıştır (!)…

Böylece kentimizin ortasında kalan ve 1973-1980 yıllarında Antalya Belediye Başkanı Selahattin Tonguç’un üstün gayretleriyle “Akdeniz Olimpiyatları Spor Alanı” olarak ayrılmış 100.000 metre karelik alan; artık küçük bir meydan halinde kalan Cumhuriyet Meydanı yerine Kent Meydanı yapılacakken 65 katlı bir inşaat alanı olarak özel mülkiyete kurban edilmiştir.

65 katlı bir yapı Antalya halkının ağır tepkisine neden olacağından, son gelen haberlere göre 12 katlı üç blok haline getirilerek tepkilerin en aza indirilmesi amaçlanmaktadır.

Gelecek kuşaklara aktarılması için ayrılmış alanlardan Lara Sahilindeki üç bin dönüm yüzölçümündeki endemik bitkilerle dolu kumul alanının 87.000 metre karesi Büyükşehir Belediyesi tarafından 1. derecede SİT alanı olmaktan çıkarılarak bin yataklı otel alanı haline getirilmektedir.

Durum böyleyken Antalya’nın nefes aldığı bir yeşil alan olan Narenciye Birlik’e ait 203.000 metre karelik, narenciye ağaçlarıyla kaplı araştırma alanının, Hamidiye Vakfı adı altında, mülkiyetinin bir özel vakfa devredildiği haberi geldi. Her ne kadar yüksek mercilerden henüz kullanım durumunda bir değişiklik yapılmadığı bildirilmekteyse de ileride bu yeşil alanı da kaybetme tehlikesi doğmuş bulunmaktadır.

İşin daha da acıklı yanı, Cumhuriyetin kurulmasından sonra ülkemizin tarımsal gelişmesini sağlamak için kurulmuş tüm araştırma kurumlarının birer birer kapatılmakta ve işlevsiz hale getirilmekte oluşudur.

Batı Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü (BATEM) Antalya’da bitkisel üretimin farklı konularında görev yapan 5 araştırma kuruluşunun (Akdeniz Tarımsal Araştırma Enstitüsü, Biyolojik Mücadele Araştırma Enstitüsü, Narenciye Araştırma Enstitüsü, Seracılık Araştırma Enstitüsü ve Bölge Pamuk Araştırma Enstitüsü) değişik zamanlarda birleşmesinden oluşmuştur.

Aksu’da 1934 yılında “Sıcak İklim Nebatları İstasyonu”nu adı altında kurulan müessesede bir bölüm olarak yer alan enstitünün ilk nüvesinin tarihsel gelişimi, çeşitli görevler ve isimler altında günümüze kadar süregelmiştir. O tarihte İsveç’ten sıcak iklim nebatları mütehassısı Dr. T. A.TENGWALL, sözleşmeli olarak müesseseye müdür olarak getirilmiş ve kurumun ilk yapılanma çalışmalarını organize etmiştir. Bu dönem içerisinde dünyanın tarımda ileri gitmiş ülkelerinde bulunan birçok bilim adamıyla irtibata geçilmek suretiyle yapılacak çalışma konuları, sağlıklı bir şekilde tespit edilmiş ve gerekli materyaller dünyanın değişik bölgelerinden temin edilerek çalışmalar teoriden pratiğe dönüştürülmüştür.(*)

Kentimizin içinde kalan okul alanlarının, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait alanların, spor alanlarının, Narenciye Birlik gibi kurum alanlarının ve özellikle orman alanlarının korunmasını talep ediyoruz. Çünkü Antalya’nın da İstanbul gibi yaşanmaz bir kente dönüştürülmesine karşıyız.

Zeytinpark’ın Antalya’nın öz kurumlarının sahip çıkmasıyla kurtarılması gibi Narenciye Birlik alanının da hem kurum olarak hem de yeşil alan olarak korunmasını istiyoruz. Çünkü bir gram domates tohumuna bir gram altından daha fazla para ödeyen çiftçimizin ve ülke tarımının sorunları ancak bu temel kurumların araştırmaları, destekleri ve bilime, akla dayalı yol göstericilikleriyle çözülecektir.

Yerel tohumlarımızın yok edilmeye çalışıldığı bir dönemde, bunları korumaya, devam ettirmeye, depolamaya ve gelecek kuşaklara aktarmaya çalışan ve narenciye üretimine öncülük eden bir araştırma kurumunun arazisinin elinden alınması, gerçekten Antalya halkına ihanet olacaktır.

 

(*)https://arastirma.tarimorman.gov.tr/batem/Menu/52/Tarihce