Koronavirüs soyutlanma günlerinde bir Ramazan Bayramı kutluyoruz.
Bayramlarda iyilikler, güzellikler, sevgi, saygı, insanlık, hoşgörü egemen olmalı, ümitlerimiz tazelenmeli, çiçekler açmalı, güneş parlamalı ve her yerde “bugün bayram, erken kalkın çocuklar” diyen Barış Manço’nun sesi duyulmalı…

Çocukluk günlerimizin bayramlarını unutmadığımız gibi geçmişteki güzel günleri de unutmamalıyız. Mustafa Kemal Atatürk sayesinde, On beş yılda mağara yaşamından dünyanın en modern ülkesi olmayı başaran bir toplum olduğumuzu unutmamalıyız.

Dünyanın en ileri eğitim sistemini bulduğumuzu, ABD Başkanının “bizi kıskandığını(!) ve “ülkenize yardım ederim ama tek koşulum var: Köy Enstitülerini kapatın” baskısıyla, kaybettiğimizi unutmamalıyız.

Köylerimizdeki güzel bayram günlerini, köylerimizin tüzel kişiliği olduğu zamanları, köy Muhtarlığının kamulaştırma yetkisinin, köyün merasının, korusunun, ortak alanlarının, su kaynaklarının ve en önemlisi en az bir öğretmeninin olduğu, köyün üretimin temeli olduğu günleri unutmamalıyız.

Bu bayramda yurtsever insan Tevfik Fikret’in, A. Kadir’in yorumladığı dizeleriyle kutlayalım bayramımızı; 

Işıyacak bir gün ortalık ışıyacak,

sürmez bu karanlık, sürmez kıyamete dek,

bu mavi gökyüzü bir gün acır size.

Öyle boynunu bükme, oğlum,

hayatın güneşidir sevinçli olmak,

boynu bükük insan çürür bizim gibi.

Siz ey, gelecek günlerin küçük güneşleri,

birer birer uyanmanın vakti geldi işte.

Ufuklar aydınlığa öyle susadı, öyle susadı ki.

Aydınlık tek özlediğimiz şey çağımızda,

haydi silin bulutları, uğursuz gölgeleri atın,

ışıklar içine koşun mutlu özgürlüğe doğru.

Biz gözümüz açık gitmeyeceğiz bu dünyadan:

Vatan sizinle yaşayacak, biliyorum, sizinle yaşayacak,

Şu zinden karanlığından uzak sizinle.