25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü” nedeniyle yurdumuzun tümünde sokaklarda, meydanlarda kadınlar tarafından büyük gösteriler yapıldı.

Yıllardır sesi çıkmayan kadınların böylesine sokaklara dökülmesinin nedeni nedir?

Şüphesiz bunda en önemli etken; AKP iktidarının giderek din kurallarını devletin yönetim kuralları haline getirmek istemesi ve bu konudaki uygulamalarıdır.

Bir neden de AKP iktidarının 16 yıllık döneminde şiddete uğrayarak öldürülen kadınların sayısının ilk yılına oranla beş misli artmasıdır.

Türkiye’deki tartışmalarda kadın istihdamından, kadına uygulanan şiddete, siyaset alanındaki, ekonomik alandaki kadın sayısının eksikliğine kadar birçok konu isabetle ele alındı.

Ancak işin temeli siyaset alanında yeterince değerlendirilmedi.

Nedir kadın-erkek eşitliğinin temel konusu?

AKP Genel Başkanı ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı olan devlet yönetiminin tek adamı Recep Tayyip Erdoğan; “Kadınla erkek eşit olamaz. Bir kadınla bir erkeği yarıştıralım hangisi galip gelir?” demiştir.

Kadınla erkeğin eşitliğini fizyolojik özelliklerine indirgemek konunun saptırılmasıdır. Çünkü bu mantığa göre; eşitliğin savunulması, erkeklerin doğurması gerektiğinin savunulması gibi gösterilmektedir. Bunun akılla mantıkla ilgisi yoktur.

Kadın-erkek eşitliğinin temeli hukuksal eşitliğin sağlanması olduğu kadar toplum yaşamında her alanda kadınların eşit olarak yer almasıdır.

Ancak bunun da olmazsa olmazı “Laik” devlet düzenidir.

Laiklik yoksa kadın hakkı da yoktur.

Türkiye’deki büyük ve görkemli kadın gösterileri kanıtlamıştır ki yüz yıla yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti uygulaması; elde etmiş olduğu hakların bilincinde olan toplumsal bir taban oluşturmuş bulunmaktadır.

İktidar bir yandan güya kadınların eşitliğini savunurken; diğer yandan din adamlarına nikâh kıyma yetkisi vermektedir. Bunu etkin kıymak için de din adamlarının kıydığı nikâhı parasız, Belediyelerin kıydıkları nikâhları paralı hale getireceğine ilişkin tasarılar olduğu söyleniyor. On iki yıllık kesintisiz eğitim yerine “4+4+4 sistemi”ni getirerek kız öğrencilerin eskiden 5 yıl olan ilkokul eğitim süresini eylemli olarak dört yıla indirmiştir. Bu durum çocuk evlenmelerini artırmıştır.

Dahası 16 yıldır eşitlik konusunda laf dışında bir somut adım atılmış değildir. Kabul edilen uluslararası sözleşmeler uygulamada sözde kalmıştır.

Oysa yapılacak çok iş vardır.

Çağdaş ülkelerde şu anda “CİNSİYETE DUYARLI BÜTÇE” uygulamaları başlamıştır. Kadın-Erkek eşitliği için sadece yasaların yetmediğini gören ülkeler; hem devlet bütçesinden hem de yerel yönetimlerin bütçelerinden EŞİTLİĞİ SAĞLAMAK ÜZERE belirli oranda para ayrılmasını sağlamaktadırlar.

Bunun dışında Türkiye koşullarında, özellikle askerdeki gençlerimize askeri eğitim yanında ve aynı anda Kadın-Erkek eşitliği dersleri verilerek gençlerin eğitilmesi sağlanmalıdır.

İlkokuldan itibaren kadın-erkek eşitliği dersleri müfredata konulmalıdır.

2011-2015 yılları arasında dört yıl süreyle “Türkiye Büyük Millet Meclisi Kadın-Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu” üyesi olarak görev yaptım. Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesi Uluslararası Sözleşmesinin kabulünde katkıda bulundum.

Ancak bu konuda AKP tarafından yapılan işlerin; doğuya doğru giden bir gemide, batıya doğru yürümek olduğunu yaşayarak gördüm.

Laik düzene karşı olan AKP iktidarı olduğu sürece Kadın-Erkek eşitliği sadece lafta kalacaktır. Yapılanlar, kandırmaca ve göz boyamadan ibarettir. Bunun kanıtı da İstanbul’da Kadıköy ve Taksim’deki kadınların gösterilerinin insafsızca polis tarafından şiddet kullanarak, gaz sıkılarak dağıtılmasıdır…

Kadına karşı şiddetin nereden kaynaklandığı buradan anlaşılmıyor mu?