İki gün önce Antalya’nın en güzel insanlarından birini toprağa verdik.

Avukat İsmet Şekercioğlu; 1973 yerel seçimlerinde yakından tanıdığım, Antalya’nın köklü ailelerinden birinin seçkin evladıydı. Ağabeyi gibi Avukatlık mesleğini seçmişti.

İsmet Şekercioğlu, öğrencilik yıllarında Belediye’de İmar Müdürlüğü’nde çalıştığından şehirciliği bilen, şehrin hukukuna sahip çıkan; şiirden, sanattan, müzikten anlayan ince ruhlu bir insandı.

Bu nedenle 1973 yılındaki yerel seçimlerde, Selahattin Tonguç’un Antalya Belediyesi Yerel Seçim Bildirgesi’ni hazırlayan üç kişiden birisiydi. Bunlardan diğerleri Malik Günal ve bu satırların yazarı Gürkut Acar’dı…

İsmet Şekercioğlu’nun enfes bir el yazısı vardı. O zamanlar tuşlu daktilolar dışında yazmak için sadece ellerimizi kullanmaktaydık. Bu nedenle güzel yazısı halen gözlerimin önündedir.

Avukat İsmet Şekercioğlu ile Avukat Malik Günal birlikte ortak çalışmak üzere Şekerciler Çarşısında, Doğan Şarküteri’nin üst katında bir büro kiralamışlardı. Burada toplanır akşamları eve gitmeden Türkiye’yi kurtarır, Dünya edebiyatı, felsefe, şiir ve müzik tartışmaları yapardık.

Bir de Malik Günal’ın ablasının kocası olan Yılmaz Postacıoğlu’nun köfteci dükkanı uğrak yerlerimizdendi. Sık, sık buluşur dünya siyaseti ve Türkiye siyaseti üzerine tartışırdık.

Demokrat, aydınlanma devrimini sindirmiş, son derece zeki bir insandı.

Kalekapısı’nda, Saat Kulesi’nin dibindeki fırın diğer abisine aitti. Bir yandan Avukatlık işleri, diğer yandan Fırının işletmesi ve hesapları onu yoruyordu. O günlerde babam M.Kıyasettin Acar kıdemli başçavuşluktan emekli olduğundan fırındaki muhasebe işlerinde kendisine yardımcı olarak çalışmaya başladı. Babamın dinlenmesi gererken günlerde kardeşim Necmettin de orada çalıştı.

Bu bakımdan kendisine şükranlarımı gönderiyorum. Bize sahip çıktı.

1973 Belediye Seçimlerini kazandık. Belediye Meclisimiz dört iş adamı ve aydın dışında hep garibanlardan oluşuyordu. İsmet Şekercioğlu büyük katkısına karşın hiçbir talepte bulunmamıştı.

Daha sonraki yıllarda da bu böyle devam etti.

Yıllar hızla geçiyordu. 12 Eylül 1980 ihtilali bir yıl sonra CHP’den intikam almayı kafasına koymuş olan ve 1973 yılında ağır bir yenilgiye uğrattığımız Nuri Teoman Paşa yeniden ve darbeciler tarafından Antalya Belediye Başkanlığına getirildi.

O’nun gayretleriyle, sahte belgeleriyle; CHP olarak hepimizi tutukladılar. aramızda İsmet Şekercioğlu da vardı.

Bugünkü Jandarma Alay Komutanlığının bodrumundaki kalorifer kazan dairesindeydik. Ben tutuklamalar sırasında Antalya dışında adli tatilde olduğumdan aralarına en son katılanlardandım. Kazan dairesi bir aydınlar birikimiydi sanki.. Avukat Bülent Özdemir, Avukat Yusuf Önsoy, TÖBDER Başkanı Hasan Telli, Osman Aydın, Belediye Başkanı Selahattin Tonguç, Antbirlik Genel Müdürü Avukat Malik Günal daha birçok dürüst, yurdunu ve halkın seven aydın birlikteydik…

İsmet Şekercioğlu daha önceden geçirmiş olduğu ağır bir ameliyata karşın o kötü koşullara yiğitçe dayandı.

Hepimiz geçim derdindeydik. Ben tutuklandığımda çocuklarım ilkokula gidiyorlardı. Onlara önlük alacak paramız yoktu. Cezaevine nakledildiğimizde, karım ziyaretime geldi, nasıl geçineceklerini sordu. O’na “hanım,” dedim, “tek servetimiz bir arabamız var. Satın parasını yavaş ve idareli olarak harcayın. O zamana kadar belki çıkarız…” demiştim. İsmet Şekercioğlu da farklı koşullarda değildi.

Açılan ceza davasından aklandıktan sonra hepimiz kendi ailemizin geçim derdine düştük. Bu nedenle ilişkiler gevşedi ve koptu. Eskiden bir avukat arkadaşımızın çocuğu doğduğunda onunla birlikte bir meyhanede kutlama yapar, neşelenirdik. Herhangi bir arkadaşımız öldüğünde yine birlikte cenaze merasiminden sonra gider, o arkadaşımızı anarak içerdik.

Bu yakın ilişkiler büyük oranda koptu.

Bir ay yoğun bakımda yattığını bilmiyordum.

Bilseydim giderdim, en azından helalleşmek isterdim.

Biliyorsunuz her cenaze namazından sonra imam “ölen kişiye haklarınızı helal ediyor musunuz?” diye sorar.

Ben de her defasında “acaba ölen kişi bize haklarını helal ediyor mu?” diye düşünürüm.

Benden yana, bir arkadaşlık hakkım varsa helal olsun sana İsmet Şekercioğlu!

Umarım sen de bize haklarını helal edersin.

Nazım Hikmet’in dediği gibi bitirmek istiyorum yazımı:

“Bu giden bir biten şarkı değildir!”…