Türkiye’de kimse bir kadının başında örtü olmasından rahatsızlık duymaz. Ancak, dünyayı din anlayışıyla yönetmek isteyen siyasi görüş; türbanı Türkiye Cumhuriyeti devletini yıkmak için koçbaşı olarak kullandı.

 

                   İnsanların başörtüsüyle devlet dairelerine girebilmesi başkadır; türbanla devlet görevi yapmaları başkadır.

                  

                   Çünkü devlet görevlilerinin, bütün yurttaşların verdiği vergilerle maaş alan kişiler olarak, tüm yurttaşlara tarafsız hizmet vermeleri gerekir. Türban takarak iktidarın partisine tabi olduğu açık olan kişinin tarafsız hizmet vermesi olanaksızdır.

 

                   Ayrıca bir gün başka tarikat iktidara gelip sarık; diğer bir tarikat ise fes giyilmesini kabul ederse ne olacaktır?

                   AKP artık bir devlet partisidir. T.C.’leri Valiliklerden kaldırma kararları doğrultusunda artık Valiliklere AKP harflerinin yazılmasına sıra gelmiştir.

                   AKP iktidarı, Mahkemeler eliyle devleti “İslami devlet”e dönüştürmek istiyor.

                   Türk Silahlı Kuvvetlerinde türban takılmasına ilişkin Danıştay’da görülen davada Danıştay Savcısının ve bir üyenin Türk Silahlı Kuvvetlerindeki bu uygulamanın Anayasada yer alan laiklik ilkesine aykırı olduğu yönündeki hukuksal değerlendirmelerine, ağır şekilde azarlayan bir ifadeyle, şöyle diyor Cumhurbaşkanı: ”Bir Savcı çıkmış, sen kimsin ya? Sen Savcı olabilirsin ama her şey yasalarla bir yere oturmuşken anayasayla, yasalarla her şey yerine oturmuşken sana ne oluyor da, bunlara aykırı şekilde bu uygulamanın iptalini istiyorsun?” diyor.

 

                   Bu açıklama açık ve kesin olarak Anayasayı yok saymaktır. İki nedenle; birincisi, “kimse görülmekte olan bir davayla ilgili olarak Mahkemelere tavsiye ve telkinde bulunamaz, emir veremez” hükmü ağır şekilde ihlal edilmiştir. Çünkü, herhangi bir yurttaşın böyle bir açıklama yapması halinde Mahkemeler bundan etkilenmez. Fakat bir Cumhurbaşkanı böyle bir açıklama yaparsa Mahkeme Savcı ve Üyelerinin uykuları kaçar.

                   İkincisi, yüz yıllık yakın tarihimizde savcıları ve yargıçları böyle azarlayan bir iktidar dönemi yaşanmamıştır. Bu durum doğrudan yargı bağımsızlığı ile ilgili Anayasa hükmünü yok saymak, eski deyimle “ilga” etmektir.

 

                   Sayın Cumhurbaşkanı konuşmasının devamında ise şöyle diyor: “Çünkü bunlar eski Türkiye’den kalma ürünler. Neyse ki Danıştay’ın ilgili dairesi bu girişimi boşa çıkardı”

                   Eski Türkiye dediği nedir? Eski Anayasa ise o Anayasa da “laiklik” temel ilke olarak duruyor.

                   “Eski Türkiye ürünü” dediği hukuksal görüş bildiren Danıştay Savcısı ve Danıştay Üyesi ise bu şekilde bir savcıyı ve yargıcı aşağılama hakkı Cumhurbaşkanına hangi yasa ile tanındı?

                   Adalet Bakanının açıklaması daha da acıklıdır. “Bu tür gündemler geride kaldı” diyor. Bu ne demek oluyor? Yani laiklik Anayasadan silindi mi?

                   AKP iktidarı Anayasa’daki “laik devlet” hükmünü yok sayarak ihlal ve eylemli olarak (fiilen) ilga etmektedir.

 

                   Bir başka deyişle Anayasa’daki bu hükmü yok sayarak uygulamadan kaldırmaktadır.

 

                   “Eski Türkiye” laik Türkiye’dir. “Yeni Türkiye” nedir? Laik olmayan Türkiye’dir. Sonuçta Anayasayı ihlal eden, ilga eden bir iktidarla karşı karşıyayız.

 

                   Bütün bu oluşumu doğrulayan son eylem tüm okullara mescit açma projesidir. Milli Eğitim Bakanlığı tarafından böyle bir projenin kabul edilmiş olması da yukarıdaki hukuksal değerlendirmemizi doğrulayan bir adım olmuştur.

 

                   Anayasayı yok sayan bu iktidarı tarihin çöplüğüne göndermek için önümüzdeki olanaklardan biri de yerel seçimlerdir. Türkiye Cumhuriyeti Devletini içinden oyarak yıkmakta olan bu iktidara karşı herkesi birleşmeye ve dayanışmaya çağırıyoruz.

                   Demokrasinin, insan hak ve özürlüklerinin, din ve vicdan özgürlüğünün ve kadın haklarının temeli olan laikliğin korunması için hukuksal görüş bildiren Danıştay Savcısının ve Üyesinin yanındayız. Doğru, haklı ve adil olanı yapıyorlar. Cesur, yiğit ve gerçek hukukçu olmak budur işte!