Bildiğiniz gibi “Gazeteci Hüsnü Mahalli'nin bir yazısında ve katıldığı televizyon programında yaptığı konuşmadaki sözleri nedeniyle "Cumhurbaşkanına hakaret" ve "Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret" suçlarından yargılandığı dava karara bağlandı. Sanık Hüsnü Mahalli'ye "Cumhurbaşkanına hakaret" suçundan 2 yıl 5 ay hapis cezası verildi. Mahalli'ye "Kurul halinde çalışan kamu görevlilerine hakaret" suçundan ise 1 yıl 8 ay hapis cezası verilerek bu hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildi.

Hüsnü Mahalli savunmasında, suçlamaları kabul etmediğini belirterek "Yaptığım gazetecilik faaliyetidir. Beraatımı talep ederim" dedi. Mahalli son sözünde ise "Cumhurbaşkanına hakaret etmedim. Ben her zaman 'Sayın Cumhurbaşkanı' şeklinde ifade ettim. Diktatör kelimesi de hakaret içeren bir kelime değildir. Kaldı ki uluslararası camiada tek kişide toplanan yetki ile ilgili olarak belirtilmiş bir tanımdır. Benim yaptığım gazetecilik faaliyeti dışında hiçbir şey değildir. Beraatımı talep ediyorum" diye konuştu.”(CNN türk.com)

Hüsnü Mahalli, özellikle Suriye konusunda uzmandır.

Bugüne kadar AKP iktidarının Suriye Politikasındaki yanlışlarını somut ve doğru şekilde halkımızın bilgisine sunmuştur.

Başından beri ‘Suriye’nin toprak bütünlüğü, Türkiye’nin toprak bütünlüğüyle doğrudan ilgilidir bunun için Beşşar Esat ile işbirliği yapılmalıdır. Suriye olayına mezhepçi bakış açısıyla çözüm bulmak mümkün değildir. Türkiye Suriye’deki ÖSO gibi unsurlarla işbirliği yapmamalıdır’ savındadır.

Doğru olan da budur.

Suriye Politikası yanlış olduğu için Suriye topraklarına müdahale ve 3,5 milyon Suriyeli göçmeni yurdumuza kabul etmek zorunda kaldık. Önümüzdeki yıllarda gittikçe ağırlaşacak bir yükle karşı karşıyayız. Sağlık, beslenme, barınma ve eğitim gibi konularda ülkemizin nüfusunun yaklaşık yüzde dördüne yakın bir nüfusun bütün yükü omuzlarımıza yüklenmiştir. Gelenlerin geri dönmeye niyetleri de yoktur.

AKP iktidarı Beşşar Esat ile ortak bakanlar kurulu toplantısı yapacak kadar yakın ilişki kurduktan sonra bir gecede ismini “Eset” haline dönüştürerek Suriye’deki işgalci ve ayrılıkçı güçlerle işbirliğine girişmiştir. Güya bir haftada Şam’da Emevi Camiinde namaz kılacaktık…

AKP iktidarının görüşüne göre Suriye’de iktidardaki Beşşar Esat Şii Mezhepli olup Şii nüfus; Suriye’de azınlıkta olduğundan, Sünni Mezhebinden olan çoğunluk, ülkelerini işgale gelen diğer güçlerle işbirliği yaparak bir hafta içinde kendisini devireceklerdi.

Bu varsayımla hareket eden AKP iktidarı, Suriye’deki dünya güç dengelerini hesaba katmadığı için duvara toslamıştır. Şimdi bugün bile yanlış siyasetlerinden dönmemekte inat ve ısrar etmektedir.

AKP yönetimi, Türkiye’de iktidarda kalmak için ABD’ye sığınmış; güya PKK’nın elebaşları için Kovboy Filmlerinde olduğu gibi kelle başına ödül koymasını yetersiz bulmuş (!); ancak ABD’nin Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye sınırında bir PYD/PKK devleti kurulmasına karşı hiçbir ciddi siyasal ve askersel ağırlık gösterememiştir. Türkiye’ye sürekli tehdit oluşturacak bir yapıya karşı ABD’nin Türkiye’deki tüm üsleri kapatılmalı ve askeri varlığı sınır dışı edilmelidir. Ciddi tavır böyle olur.

ABD’nin ülkemizin sınırında kurmakta olduğu suni Devletçik, yıllarca önce yazılmış olan Metal Fırtına isimli kitaptaki yerdedir. O kitapta, Türkiye’yi işgal eden ABD’nin saldırıyı ilk başlattığı yer, ülkemizin Güneydoğu sınırıdır.

ABD önce senaryoyu yazıp sonra da oynuyormuş gibi görünüyor…

Durum buyken; bir bahane ile kapatılan altı şeker fabrikasının yerine altı cezaevi yapılması da iktidarın gelecekteki programının ne olduğunun ipuçlarını vermektedir. İktidar, herhalde, sadece kendisine karşı olan gazetecileri değil; kendisini desteklemeyen Türkiye nüfusunun yüzde elli beşini cezaevine doldurmak istiyor(!).

Şimdi bütün bu ortamda Hüsnü Mahalli “gerçekleri yazıyorum, doğruları söylüyorum, gazetecilik yapıyorum” diyor. Söyledikleri de yaptıkları da doğru ama şu atasözünü unutmuş görünüyor: “doğru söyleyeni dokuz köyden kovarlar”…

Eskiden doğru söyleyeni dokuz köyden kovuyorlardı şimdi mahkûm edip cezaevine atıyorlar. Suriye Politikasının yanlışlığını söylemek; sanki Türk Ceza Kanununda yazılı olmayan bir suç (!) gibi cezalandırılıyor.

Kimse unutmasın, Hüsnü Mahalli basınımızın ve medyamızın yüz akı bir gazetecidir. Halka doğru haber verme dışında hiçbir amacı ve kastı yoktur. Kasıt yoksa suç da yoktur. Hukukun temel kuralı budur. Özgür basın ve medya yoksa demokrasi de yoktur. Demokrasinin olmadığı ülkede diktatörlük vardır. Siyasetin temeli de budur.