Milletvekili olduğum dönemde, Avrupa’da yaşayan Türkler için bir yasa teklifi verdim.

“Antalya’nın iki buçuk milyon nüfusu var ve 14 Milletvekili çıkarıyor. Oysa Avrupa’da beş milyon gurbetçimiz yaşıyor. Bir oranlama yaparsak Avrupa’daki Türklerin 28 milletvekili çıkarması gerekir. Adil bir şekilde hesaplanacak milletvekili sayısına göre Avrupa ayrı bir seçim bölgesi sayılmalıdır. Orada yaşayan yurttaşlarımızın, aralarında ön seçim yapılarak, bulundukları ülkenin Türk Konsolosluğunda oy kullanmaları sağlanmalı ve Avrupa’dan seçilecek milletvekillerinin de Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde yer alması sağlanmalıdır” demiştim.

Bu yasa önerisini yaparken yurt dışında yaşayan yurttaşlarımızın ne oranda hangi partiye oy verdiklerini değil; vatandaşlık hakkı olan seçme ve seçilme haklarını düşündüm. Tepkiler gelmekte gecikmedi: “Avrupa’daki Türkler orada sosyal-demokrat siyasi partilere oy verirler; Türkiye’de ise en gerici sağcı partilere oy verirler. Senin yasa önerisini bir daha düşün” diyenler oldu.


Oysa hepimiz biliyoruz ki hangi parti daha örgütlüyse ve iktidara yürüyorsa, genellikle, Türkiye’de olduğu gibi yurt dışında da seçmenlerin yönelmesi o doğrultuda oluyor…

Yarım asırdan fazla bir zamandır, vatan, aile , çocuk özlemiyle yanarak; Avrupa’nın en ağır işlerinde, fabrikalarında, yüksek fırınlarda kavrularak yaşamını kazanan gurbetçilerimizin TBMM’ne temsilci seçmeleri lütuf değil haktır. Çünkü yıllardır kazanıp biriktirip Türkiye’ye yatırıyorlar.

AKP iktidarının Ergenekon, Balyoz, Sarıkız, Casusluk, Kürt ve Alevi Açılımları gibi büyük (!) projeleri varken benim yasa önerimin ne kıymeti olabilirdi? Elbette gündeme bile alınmadı.

AKP iktidarı temsilde adaleti bir yana bırakalım, Türkiye Büyük Millet Meclisi’ni bile devre dışı bırakacak bir ucube rejim getirdi. Çünkü kafalarının arkasında “Türkiye Cumhuriyeti’ni yıkma” ve çağ dışı “Şeriat devleti oluşturma” fikri vardı.

Böylece yurt dışındaki vatandaşlarımızı oy deposu ve döviz kaynağı olarak kullanıp, hiçbir sorunlarını çözmeyen iktidar; son uygulamasıyla hepsine ihanet etmiştir.

Çünkü “Cumhuriyet Gazetesinin haberine göre Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) üye ülkeleri arasında 2016’da üzerinde uzlaşılan 'Otomatik Bilgi Transferi' nin yeni yıl itibariyle yürürlüğe girmesiyle beraber Almanya’da sosyal yardım alan bir kişinin Türkiye’de parası veya mülkünün olduğunun tespit etmesiyle beraber yapılan yardım kesilecek. Almanya’da yaşayan 50 yaş ve üstü Türklerin yüzde 70’i gençlerin ise yüzde 30’u işsiz olduğu için sosyal yardımlarla hayatta kalıyor. Sadece Almanya’da 1 milyon Türk, Avrupa genelinde ise 1.5 milyonu aşkın Türk, sosyal yardım alıyor. Bu gruptakilerin Türkiye’deki bankalarda paraları, evleri, arabaları ya da herhangi bir mal varlıkları varsa sosyal yardımları kesilecek. Mal beyanında bulunmayan gurbetçiler vergi kaçakçısı konumuna düşecek, vergiyi ödemeyenlere hapis yolu bile görünüyor. Türkiye’de miras yoluyla dahi olsa mal varlığı bulunanlar bunları bulundukları ülkede beyan etmek durumunda kalacak.” (Http://www.avrupaajansi.com)
                    Çünkü AKP hükümeti 'otomatik bilgi transferi' anlaşmasını imzaladı. Mal varlıklarını Alman makamlarına bildirmeyenler ağır cezalar ödeyecek. Almanya Hükümeti yıllarca ve halen en ağır ve zor işleri yapan Türklere; “kendi ülkende malın varsa sat onunla geçin” diyor.
Avrupa’da sosyal yardım alan Türklerin, 1 Ocak 2018 tarihinden itibaren mal varlıkları incelenecek. Almanya’da bir milyon, Avrupa’nın tamamında ise bir buçuk milyon Türk sosyal yardımlarla geçimini sağlıyor.

Türklerin büyük bir bölümü bu antlaşmadan habersiz olduğundan bu uygulama 2021’den itibaren uygulanırsa gerçekten yardıma muhtaç olanlar zarar görecekler. T.C. kimlik numarası ile kimin Türkiye’de taşınmaz malı, bankalarda parası var veya miras yoluyla malik oldukları öğrenildiğinde, gurbetçilerimiz iki kez vergi ödemek zorunda kalabileceklerdir.

Birçok yurttaşımız da bilgilerin Türkiye tarafından verilmeyeceğine inanıyor. Oysa durum o kadar ciddidir ki CHP Berlin Birliği; “Otomatik bilgi Değişimi Yasasıyla İlgili Temel Bilgiler” broşürü yayınlamıştır. (Bakınız: [email protected]).

AKP iktidarı, yaptığı antlaşma ile Avrupa’da yaşayan bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarının Türkiye’deki mal varlıklarını ve bankalardaki hesap ve birikimlerini Avrupa Birliği’nin bilgisine sunarken, kendilerinin koruyup kolladıkları iş adamlarına ödenen paraların, tarikat ve cemaatlere aktardıkları paraların, kamu ihale kanununu defalarca adamına göre değiştirerek ödediklerini “devlet sırrı” veya “ticari sır” sayıyor. (Devamı var)