Değerli okurlar, hani şu sözde Emeni soykırımı dedikleri var ya, aslında tarihte yer alan ve Emperyalist devletler tarafından uydurulan büyük bir yalandan ibarettir. Tıpkı Ermenilerin büyük ihanetine, yine kendilerinin uydurduğu Büyük Felaket (Meds Yeghern) dedikleri gibi... Bu yüzden biz de bu soykırıma özde değil, "sözde" diyoruz.

Sözde Ermeni Soykırımı: 1915 Yılında yaşanan Osmanlı - Rus savaşı sırasında, Ermenilerin Ruslarla bir olup Osmanlı ordusunu arkadan vurmaları, sınır köylerinde yağma ve katliamlar yapmaları nedeniyle, isyancı Ermeni çeteleri hakkında, zamanın İttihat ve Terakki hükümetince Tehcir (zorunlu göç) Kararı verildiği bugün herkesçe kabul edilen tarihsel ve bilimsel gerçeklerdir.

Ancak sonradan, Emperyalist devletlerin plan ve kışkırtmaları sonucu; savaş kurallarının gerekli kıldığı zorunlu ve haklı nedenlerle alınan Tehcir Kararının uygulanması sırasında Ermenilerin soykırıma tabi tutulduğu yalanının, 1948 Yılı Aralık ayında Birleşmiş Milletlerce kabul edilen Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmesi'nin       12.01.1951 tarihinde yürürlüğe girmesinden sonra, Avrupa ve ABD'de adı duyulmaya başlayan Ermeni kopuntuları (diasporası) tarafından 1960'lı Yıllarda ortaya atıldığı ve halen de bir dogma gibi dünyaya dayatıldığı görülmektedir.

Oysa, Türkiye Cumhuriyeti devletini yıllardan beri töhmet altında bırakan, ancak tarihsel gerçeklerle bağdaşmayan bu savların; Emperyalist ve tarihsel bir yalan olduğu konusunda, Osmanlı ve yabancı devlet arşivlerinde birçok belge, doküman, bilimsel yayın, fotoğraf gibi nesnel ve AİHM Kararları gibi hukuksal kanıtların bulunduğu da bilinmektedir.


Kaçaznuni'nin Raporu
Nitekim Ermenistan'ın ilk Başbakanı ve Taşnak Partisi / Taşnaksutyun'un kurucu lideri de olan Ohannes KAÇAZNUNİ'nin, Türk ulusunun Kurtuluş savaşını kazanmasından sonra 1923 Yılı Nisan ayında partisinin Bükreş'de düzenlediği Ermeni Konferansına, bizzat kendisi tarafından hazırlanan bir Rapor sunmuştur.

Tarihsel gerçekle örtüşen bu Raporda, özetle; savaş koşullarının yaşandığı 1914 - 1923 yılları arasındaki sancılı süreçte meydana gelen üzücü olaylar yüzünden Tehcir kararının alınmasına tamamen kendilerinin neden olduğunu, dönemin Emperyalist devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya)'nın "Denizden Denize Ermenistan" projesine aldanarak, Ruslarla bir olup Osmanlı ordusunu arkadan vurduklarını, sınır köylerinde yağma ve katliamlar yaptıklarını, savaş koşullarında alınan Tehcir kararının amacına uygun olarak uygulandığını, istilacı devletlere karşı savaşan Türklerin savunma içgüdüsü ile hareket ettiğini övülesi bir dürüstlükle dile getirdikten sonra da "Taşnak hükümetinin yaşamına son vermesinden başka yapacak bir şeykalmamıştır" diyerek, soykırım konusunda son noktayı daha o zaman koymuştur zaten.

Olayların en yakın tanığı olan Ermenistan Cumhuriyeti ilk Başbakanının özeleştirisini içeren ve büyük önem taşıyan bu tarihsel Rapor, sonradan Ermeni arşiv ve kütüphanelerden toplatılıp imha edilmek suretiyle tarihin karanlıklarına gömülmek istenmiş olsa da bugün İngiliz ve Rus devlet arşivlerinde orijinalinin bulunduğunu ve 2008 Yılında da Kaynak Yayınlarınca "Taşnak Partisinin Yapacağı Bir Şey Yok" başlığı ile Rusça'dan çevrilip kitaplaştırılarak Türk ve dünya kamuoyunun bilgisine sunulduğunu da burada belirtelim.

Tarihe Gömecek Nitelikte
Bu durumda, bırakınız onca nesnel ve hukuksal kanıtları bir yana; sadece bu Rapor bile, Ermeni kopuntularının bugüne kadar ısrarcı bir ahmaklıkla sürdürdükleri soykırım savlarını çürütmeye yetecek ve Türk ulusunu ağır bir töhmet altında bırakan Emperyalist yalanları da sonsuza dek tarihe gömecek nitelikte olduğunu da rahatlıkla söyleyebiliriz elbet.

Ne yazıktır ki Türkiye'de gelmiş geçmiş iktidarların, değerli diplomatlarımız ASALA Ermeni Terör Örgütü tarafından yabancı ülkelerde katledilirken bile, bu soruna gereken önemi vermeyip kayıtsız kaldıkları, hatta bugün olduğu gibi ulusal davalarda kör, sağır, dilsiz olup üç maymunları oynayan sığ ve bilisiz siyasacılar yüzünden, yıllarca sürüncemede kalan ulusal davamızın ancak bireysel çabalarla hukuksal alanda başarı sağlanabildiği de bir gerçektir.

Gerçeklerle Yüzleşmek
Burada şunu da belirtelim ki 1915 Yılında meydana gelen ve Ermeniler kadar Türklerin de onulmaz acılar yaşadığı üzücü olaylar sırasında, ABD gibi Ermeni soykırımı yapıldığını kabul edip laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti devletini töhmet altında bırakan Birleşmiş Milletler üyesi Avrupa ülkeleri de gerçeklerle yüzleşmek istiyorlarsa, önce kendi tarihlerine bakmalı, Ermenilerin tarihini de ilk Başbakanı KAÇAZNUNİ'nin Raporundan öğrenmelidir.
Sonra da Türklerin şanlı tarihini öğrenmek için ilk Cumhurbaşkanı ATATÜRK'ün 'Nutuk' adlı eserini okumalı, dünyada kalıcı bir barışın, çağdaş ve adil bir yönetimin nasıl sağlandığını da öğrendikten sonra bir karar vermeleri doğru olacaktır bence.

Dünyada barış için...

Aksi takdirde, ABD Başkanı Joe Biden'ın yaptığı gibi Büyük İhaneti, Büyük Felaket; Büyük Yalanı, Büyük Hakikat; Büyük Göçü de Büyük Soykırım diye, aldatırlar adamı da dilinizi yutarsınız. Burada şunu da belirtelim ki 1915 Yılında Ermenilerin büyük bir felaket yaşadıkları doğrudur. Ancak bu 'Büyük Felaket'in, soykırıma uğradıkları için değil; Ruslarla savaşan Osmanlı ordusunu arkadan vurmaları, başka bir deyişle ahalisi oldukları devlete karşı ihanette bulunmaları olduğunu özellikle vurgulamak isteriz.                                                                                                                                 

Bu nedenlerle, yurtta ve dünyada barıştan yana birçok yurtsever aydınımızın ve bir zamanlar Talat Paşa Komitesi gibi gönüllü oluşumların yapmaya çalıştığı gibi büyük bir yalan olduğunu, devlet ciddiyeti ve sorumluluğu ile yapılacak bir kampanya kapsamında, ülkemiz yararına son gelişmeleri de derleyerek yeniden anlatmak gerekiyor dünyaya... Ancak bunun için de her şeyden önce devlet kadrolarının ayrılıkçı ve bölücü etnik unsurlarla ümmetçilerden temizlenip kendisini yenileyerek, millileşmesi gerektiğine kuşku yoktur. Bunun yolunu da çağdaş Türk toplumu bulacaktır elbet. 

Daha önce de bulduğu gibi...