Son günlerde Medya’da pembe diziler gibi izlenme (reyting) rekorları kıran bir Mafya dizisinin her bölümü ayrı bir fırtına kopartırken, iktidar sahiplerinin de henüz unutamadığımız 17-24 Aralık Büyük Vurgun dizisindeki gibi endişeli bir sessizlik içinde izlediğine tanık oluyoruz yine.

    Artık herkesçe bilindiği üzere, bu dizinin her parmağında on marifeti (!) bulunan baş aktörü (iktidar partisinin Soylu bakanına göre Mafya Pisliği) olan ve iktidar çevrelerinin kirli işlerinin taşeronluğunu yapan bir Mafya patronunun, daha önce kanka olduğu kişilerle 'Mafya, Ticaret, Siyaset’ sarmalında yaşanan dramatik olayların pek erce anlatıldığı bir Parodi (ciddi konuların alaya alınarak anlatılması) tarzındaki bu ‘intikam’ dizisini, biz de her yurttaş gibi izlerken, bunun özellikle ülkeyi yöneten sorumsuz siyasetçilere ibret olmasını da diliyoruz.

    İnsana Korona salgınını, hatta mutfaktaki yangını bile unutturan, uzun zaman da gündemden düşmeyeceği anlaşılan bu tarihsel parodinin sonunu siz de merak ediyorsanız eğer; bugüne dek Sekiz bölümü Youtube kanalından canlı olarak yayınlanan dizinin izlenmesi, ülkemizi bir örümcek ağı gibi saran gizli-kirli ilişkileri öğrenmek isteyenler için de yararlı olacaktır sanırız.

Gerçeklerin Huyu                                                                                                                

    Burada hemen belirtelim ki toplumun büyük ilgi gösterdiği dizinin yayınına engel olamayan Tek Adam Devleti, dışarıda Rusya- ABD arasında sıkıştığı gibi içeride de Mafya- Medya arasında sıkışmıştır. Nitekim kamuoyundan gizlenen gerçeklerin huyu gereği, ortaya çıkıp sonbahar yaprakları gibi sokaklara dökülmesinden korkan iktidar çevreleri, ivecenlikle yayının  engellenmesi için daha önce darbecilikle suçladıkları TSK’ni itibarsızlaştırırken, çığlık çığlığa darbe paranoyası (korkusu) yarattıkları gibi bu kez de Tanjetialiti (asıl konunun saptırılarak düşünce karmaşıklığı yaratma) yöntemi ile toplumu yanıltmaya çalıştıkları, ancak bundan da bir sonuç alamayınca yeni arayışlar içine girdikleri görülmektedir.


    Bu durumda, Mafya- Devlet parodisinin nasıl sona ereceği şimdiden bilinmez ama, Türkiye'nin içine sürüklendiği tehlikenin ve bunun nereden kaynaklandığının görülmesine, Türk toplumunun kurtuluşunun da dizinin maskeli aktörlerinin izlediği karanlık yollarda değil; ancak yüce önder Mustafa Kemal ATATÜRK’ÜN işaret ettiği akıl ve bilimin aydınlık yolunda birleşmesiyle sağlanacağının daha iyi anlaşılmasına neden olduğu da yadsınamaz.


    Tarihsel Süreç                                                                                                          

    Türkiye’nin bugünkü açmazlar içine sürüklemesinin başat nedeni, laik Cumhuriyet’in gayri milli siyasal İslamcı kesimlerle işbirliği içinde hareket eden güç odaklarının eline geçmesi olduğuna kuşku yoktur. Nitekim, Tarihsel geleneklerine bağlı, kadim bir “Ordu Millet” olan Türk toplumunun, savaş ve barış dâhisi Mustafa Kemal’in önderliğinde giriştiği destansı bir Kurtuluş savaşı sonunda kazandığı büyük Zaferin sonunda, ulusal Meclisçe kurulan laik ‘Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevinin’ bulunduğu jeopolitik konumu nedeniyle ulusal Ordusu’na (TSK) verilmesinden daha doğru bir şey olamazdı elbet.


    Ne var ki bu görev, bilindiği üzere AKP iktidarınca TSK’ne karşı başlatılan bir kampanya ile darbe korkusu yaratılması ve Ergenekon, Balyoz gibi sonradan kumpas olduğu anlaşılan davalarla itibarsızlaştırılmasından sonra, 13.07.2013 tarihinde muhalefet partilerinin de desteği ile TSK İç Hizmet Yasası’nın 35. maddesinde yapılan bir değişiklikle kaldırılmıştır.


    Burada bir parantez açıp, bu süreçten sonraki beş yıllık içinde de Türk ordusuna subay yetiştiren tüm askeri okullardan tutun da askeri adaleti, birlik ve disiplini sağlayan Askeri Mahkemelere kadar daha neler kaldırıldı neler… Biri de çıkmış, saldırıya uğrayan bir parti liderine, “Bu daha bir ilk, daha neler olacak neler..” diyerek tehditler savurabiliyor. Ancak bu olgular, yazımızın konusu olmadığı için sadece anımsatmakla yetinip, geçiyoruz.


    Beklenen Sona Doğru..                                                                                        


    Türkiye Cumhuriyeti’ni kollama ve koruma görevinin kaldırılması ile korumasız kalan laik Cumhuriyet, pusuda bekleyen Atatürk düşmanı, siyasal İslamcı tarikatlar partisi AKP ile fırsatçı mafya patronlarının eline geçmiştir. 03. 11. 2002 tarihinden beri akbabalar gibi avının üzerine üşüştükleri Cumhuriyet’in tüm anayasal kurumlarını ele geçirip parlamenter düzeni bile değiştirirken, zorda kalınca da bir araç olarak kullandıkları demokrasi tramvayına binip aşılmaz denilen dağları da aşarak karanlık yoldaki yürüyüşlerini ödünsüz sürdürmüşlerdir.   


    Ancak bu süreçte, ülkenin geleceğine ilişkin kaygılarını dile getiren Cumhuriyetçi laik kesimlerin uyarılarına karşın; kör bir inatla sürdürdükleri yolculukları sırasında, yol arkadaşları ile aralarındaki çıkar çatışmaları yüzünden kavgaya tutuşunca beklenen olmuş, ortaya çıkan kargaşa (kaos) nedeniyle ülkemizde palazlanan kirli odaklarla Tek Adam devleti   arasında, sonucu da bilinmeyen bir güç ve paylaşım savaşının içine düşülmüştür. 


    Sonuç: Bugün yurttaşlarına bu zilleti yaşatan bir devletin; demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olduğunu söylemek şöyle dursun; kadim bir kabile devleti bile olamadığını görmenin utanç ve üzüntüsünü yaşamak da çağdaş Türk toplumuna kalmıştır yine, daha ne olsun?


    İşte sevgili okurlar, biz bugünlere böyle geldik. Daha ne olacağına da siz karar verin artık!..                                                  

    Ertan URUNGA, (E) Yargıç Albay                            [email protected]