Bekir Bülend Özsoy hem Antalya’nın tanınmış simalarından bir kamuoyu önderi hem de Akdeniz Gerçek Gazetesi Ailesi’nin saygıdeğer bir yazarı olarak parçası.
Özsoy, kenti
adına mücadele ederken kültür, sanat, siyaset, sosyoloji ve daha pek çok alanda
Antalyalının yararına çalışmalar sürdürüyor. Özsoy’un son eseri ‘Ordulaşan
Devletler, Devletleşen Ordular’ isimli kitabı ise daha şimdiden askeri tarih
meraklılarının ilgisini çekmiş durumda
‘Ordulaşan Devletler, Devletleşen Ordular’ isimli kitabıyla beşinci büyük eserini yayınlayan Bekir Bülend Özsoy, bu eseriyle savaş tarihi alanında önemli bir Türkçe eseri okuyucuyla buluşturdu.
Askeri tarih incelemelerinde konu olan
orduların arkasındaki toplumların siyasal, sosyal, ekonomik şartlarını da
inceleyen Özsoy, askeri tarihte kazananların ve kaybedenlerin net olduğunu ve
bu alanda öznel tarihi yorumlamalara çok fazla yer olmadığını aktarıyor.
İKİNCİ DÜNYA SAVAŞI İLK KEZ TÜRKÇE BAKIŞLA YAZILDI
Bundan önceki
kitaplarından birisinin ‘Son İyi Savaş’ olduğunu ve yine alanında tek olan
Türkçe İkinci Dünya Savaşı anlatısı yapan bir kitabı hazırladığını aktaran
Özsoy, özellikle Avrupa’da farklı ülkelerde bulunan İkinci Dünya Savaşı
müzelerini gezerek ve kapsamlı arşiv taraması gerçekleştirerek böylesi bir
eseri ortaya koyduğunu belirtiyor.
İkinci Dünya
Savaşı’nı anlatan ‘Son İyi Savaş’ isimli eserinin adının neden böyle
belirlendiğini aktarırken, Japonya-İtalya-Nazi Almanyası üçlüsünün savaşı
kazandığı bir senaryoda dünyanın bugün cehenneme döneceğini ve bugün birçok
milletin bu ülkelerin sömürgesi durumunda olacağını ifade ederek bunun ‘son iyi
savaş’ olduğunu anlattı.
İkinci Dünya
Savaşı’nın generallerin askerleriyle cephede olduğu ve aynı zamanda insan ile
makinanın ilk kez bu kadar iç içe olduğu bir savaş olduğunun altını çizen Bekir
Bülend Özsoy, savaşın şeklinin bugün tamamen değiştiğini söyledi.
ORDULAR HER ZAMAN SİYASETİN İÇİNDEYDİ
‘Savaşın
Generalleri, Generallerin Savaşı’ isimli kitabıyla savaş meydanlarında
‘general’ sıfatını hak edecek kadar tehlikeyi göze almış ve radikal kararlar
vererek günü kurtarmış isimlerin yanında generallerin birbiriyle atışması
üzerinden süren savaşlardan örnekler veren Özsoy, ‘Amirallerin Savaşı, Savaşın
Amiralleri’ ve ‘Savaşın Kartalların, Kartalların Savaşı’ isimli kitaplarıyla da
askeri tarih alanında önemli bir külliyatı tamamlamış oldu.
Son eseri
‘Ordulaşan Devletler, Devletleşen Ordular’ ile bir kez daha önemli bir çıkış
yakalayan Özsoy, son kitabı ile orduların ne zaman politize olduğu ve ordular
ile devletlerin iç içe geçtikleri durumlarda sonuçların neler olduğunu
aktarıyor.
Büyük
Britanya İmparatorluğu Ordusu üzerinden ‘Kralın ordusu’ ve ‘parlamentonun
ordusu’ gibi kavramların ilk kez karşılaşıldığı örnekler olmaları ile neden
farklı ülkelerde böyle ayrımların olduğunu son kitabıyla açıklayan Özsoy,
orduların dünyanın her noktasında ‘gölgesinin’ siyasetin içerisinde
hissedildiğinin altını çiziyor.
TÜRKİYE’NİN 50 YILLIK İRTİCA SERÜVENİ
Uzun yıllar evvel Macar ve İngiliz pek çok tarihçi ile yan yana geldiğini ve bu sohbetlerinden birisinde o günlerden bugünlere gelinen süreçte Türkiye’nin içerisinden geçtiği değişime dair anekdot paylaşan Özsoy, Avrupalı bir arkadaşının Türkçe konuşmaya çalışarak Anıtkabir’in önünden geçerken taksiciye “Bu Atatürk’ün türbesi mi?’ sorusunu yönelttiğini ve taksicinin O’nu taksiden indirerek ‘Atatürk’ün mezarı bu, türbe Müslümanlarda olur” dediğini paylaştı.
Özsoy, bugün Türkiye’de Cumhuriyet karşıtı fikirlerin o günlerden bugünlere
gelişmekte olduğunu belirtti.
ANTALYA’YI SAVUNMAK İÇİN NE YAPMALI?
Sahillerin,
sit alanlarının, Antalya’nın tarihi alanlarının ve gündelik yaşamı güzel kılan
her değerin ağır bir saldırı altında olduğuna dikkat çeken Akdeniz Gerçek
Gazetesi Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Songül Başkaya, Antalya’ya değer katan
isimlerin başında gelen Antalya Sanayici ve İşadamları Derneği (ANSİAD) eski Başkanı
ve Kepez Kent Konseyi Kurucu Başkanı Bekir Bülent Özsoy’a Antalya’nın nasıl
savunulabileceğini sordu.
BÖYLE GİDERSE DÜNYANIN SONUNU GÖRECEĞİZ!
Özsoy’un kritik açıklamaları şu şekilde:
“Antalya’nın bugün yaşadığı ağır tahribat, Türkiye genelinde yaşanan tablodan bağımsız ele alınamaz. Teknik insanlar bir kaşığa bakarken ‘bu kaşık hangi maddelerden meydana gelmiştir’ diye bakar. Sosyal insanlar ‘bu kaşık hangi kültürün ürünüdür’ şeklinde bakması gerekir.
Dünyanın sonu ne zaman gelecek diye sorulduğunda ders kitaplarında 2 milyon yıl sonra denir. Biz görmeyeceğiz belki ama 2 milyon yıl sonraki insanlara karşı bir sorumluluk hissetmeli miyiz?
Şimdi ise o 2 milyon yıl 2023 yılına kadar geriledi. 2 yıl içerisinde iklim krizine dönük radikal bir önlem alınamazsa geri döndürülemeyecek şekilde doğanın zarar göreceği söyleniyor.
Çocuklarımız,
torunlarımız da değil. Biz fiilen yaşadığımız dünyanın sonunu kazdığımızı
göreceğiz henüz yaşarken.”
SİYASETİN ÇÖZÜM BULMASI GEREKİR!
“Bir belediye başkanı 5 yıl içerisinde
ben bu kenti düzelteceğim derse elbette o başkan o kenti düzeltir. Ancak
sürenin sonunda belediye başkanı işsiz kalacak ve unutulacak ise böylesi bir
çaba içerisine girmez. Siyasetin bu konuya bir çözüm bulması gerekir.”
Özgür Cem BOYNUEĞRİ