- Takipte Kalın
- Tweet
07.11.1982 Tarih
ve 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasasın da değişiklik yapılmasına dair
Referanduma sunulacak metne niçin hayır denmesi gerektiği yazı dizimizin
birincisinde;
2709 sayılı
Kanunun 75. Maddesinin değiştirilmesine dair 2. Maddesinde Milletvekili
sayısının 600’e çıkartılması,
76.Maddeyi
değiştiren 3. Maddesinde yer alan seçilme yaşının 18’e indirilmesi konusunda ki
genel düşüncelerimizi açıklamıştık.
2709 Sayılı TC
Anayasasının 9. Maddesinde Yargının bağımsızlık ibaresinin yanına ve
tarafsızlık ibaresi eklenmiştir.
Bu değişikliğe
bir Hukukçu olarak itirazımız olmaz.
Ancak değişiklik
maddelerinin tümü incelendiğinde Yargının üst kurumu olan Hakim ve Savcıların
tayin,terfi ve özlük işlerini düzenlemekle görevli HSYK’nın devlet başkanı
tarafından ağırlıklı olarak seçiliyor olması kalan kısmında yine devlet
başkanının siyasi partisine mensup Milletvekillerince seçilecek olması dikkate
alındığında Yargının bağımsızlığının ortadan kalktığı görülecektir.
Bağımsızlığı
kaldırılan bir Yargıdan tarafsız olmasını beklemek ancak bir hayal olabilir.
Bu yazımızda
Yargının nasıl başkana ve siyasi partisine bağlandığını ve bu yolla başta
muhalefet partileri olmak üzere başkana
ve partisine muhalefet edebilecek basın ,yayın kurumları ve sivil toplum
örgütlerinin,baroların,meslek odalarının,sendikaların velhasıl tüm
STK,demokratik kurum ve örgütlerinin yargı yolu ile susturulacağı sistemin
ayrıntılarını açıklayacağım.
2709 sayılı
yasanın maddesinde hakimlerin işe
alınması,işten çıkarılması,tayin ve terfileri ile ilgili üst kurul HSYK, HSK
haline getirilip 13 üyesinden 6’sını doğrudan başkan 7’sini başkanın genel
başkanı olduğu partide milletvekili olarak belirlediği ve mecliste çoğunlukta
olan partiye ait milletvekilleri seçecektir.
Bu HSK
üyelerinin partinin genel başkanı olan başkan tarafından seçilmesi
demektir.Böyle bir oluşumda parti genel başkanını illerde temsil eden il
başkanı,ilçelerde temsil eden ilçe başkanlarının bulunduğu il ve ilçede sıradan
ve kişileri ilgilendiren davalara müdahalesi halinde hakimin tarafsızlık ve
bağımsızlığını yok edeceği açıkça görülmektedir.
Namusumuz,şerefimiz,sağlığımız,malımız,mülkümüz
ve her türlü davalardaki haklarımız başkanı yerelde temsil eden partili
yöneticilerin iki dudağının arasındadır.
Bir an için
başkanın partisinin il ve ilçe başkanlarının böyle bir şey yapmayacağını
düşünsek bile bu olasılığın varlığı dahi ilçe hakiminin sıradan bir davada
vereceği kararı etkilemeye yeteceği aşikardır.
Anayasaya
yargının bağımsızlığı yanına tarafsızlığını yazmış olmak yargıyı bağımsız ve
tarafsız kılmaz.Şayet siz Anayasada yargı kurumlarını düzenlerken bağımsızlık
ve tarafsızlığı sağlayacak kurumları başkana seçtirirseniz bu hüküm uygulanamaz
hale gelir.
Başkanın
yargılanmasına ilişkin konuya gelince Anayasa mahkemesine hakim atanmasında 15
üyenin 12’sini doğrudan ve dolaylı atayan başkanı bağımsız ve tarafsız
yargılayacak bir yargıdan söz edemeyiz.
Buna birde başkanın yargılanması için 600 üyeden 400’ünün
yüce divana sevk için oy vermeye yönelik nisaba bakıldığında meselenin nedenli
işlevsel olduğu veya olmadığı ortaya çıkar.
Yine meclisin ve bakanların,Cumhurbaşkanı yardımcılarının
yargı tarafından denetlenmesi imkansız kılınmıştır.Zira bu denetim
Cumhurbaşkanının denetimi ile aynı koşullara bağlanmıştır.
Sonuçta ülkeye çağ atlatacağı 2 başlılığın kalkacağı
istikrar getireceği iddiası ile getirilen metin yargı denetiminden uzak bir
devlet yönetim sistemini düzenlemektedir.
Ülkemiz frenleri olmayan bir lüx otomobilde seyahat eden
insanların tehlike içinde yaşadığı bir ülke haline getirilmek ve sonuçta bir
yere çarparak parçalanması ve bölünmesi amaçlanmaktadır.
Bu riskler 16 Nisan’da HAYIR DEMEMİZ İÇİN YETER VE ARTAR
BİLE…
Bir sonraki yazımızda meclisin içine düşürüleceği durumu
açıklayacağım…
Saygılarımla…
Av.Cengizhan
GÖKÖZ