Son birkaç gündür medyada Çin konuşulmaya başladı. Cumhurbaşkanımızın dile getirdiği Çin modeli ekonomik kalkınma, bizlerde de merak konusu oldu.


Benim hafızamda, Çin halkının yoksulluk içinde pirinç tarlalarında boğaz tokluğunda çalıştığı geçmiş yılları var. Adına komünist Mao rejimi dediğimiz otoriter bir baskı rejim var. Yani kimsenin mal mülk sahibi olmayı hayal edemediği, bireysel özgürlüklerin olmadığı bir rejim. Asya Tipi üretim tarzının egemen olduğu eski Çin toplumu 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın başında modernleşme sürecine girmiştir.  bugün kapitalizmin Çin’de hakim hale geldiğine şahit oluyoruz.


Geçmişte bu rejimi savunan önemli kitleler vardı. Kendilerinin yaşamadığı bu hayat standardını savunurlardı.  Artık devir değişti serbest ekonominin hakim olduğu, insanların imkan bulunca  tasarruf yapabildiği, her türlü ürünün özel sektör tarafından alınıp satıldığı bir sistem, dünyada benimsendi.  Ülkemizdeki gelir dağılımı adaletsiz olsa da her geçen gün pahalılık canımızı yaksa da ve başta gençler olmak üzere halkın gelecek ümitleri azalsa da bu sisteme biz alıştık. Veya alıştırıldık.


Bir zamanlar insanların ekonomik özgürlüğü yok diye, SSCB rejimini eleştirdik. Sonraları ortaya çıktı ki, Polit büro üyeleri halkı sömürmüş ve çok zengin olmuş. Perestroyka (yeniden yapılanma)ile Rusya’daki rejim değişti ve serbest ekonomi modeline geçildi. Bu geçiş süreci elbette zor oldu, yıllar aldı. Rus halkı nasıl para kazanıldığını ve nasıl üretim yapıldığını öğrenene kadar uzun süre uyum sorunu yaşadı.


Benim anlayışıma göre hangi rejim olursa olsun, yükseklerde yer tutanlar hep konfor içinde oluyor. Böyle bir konforlu yaşama Çinli yöneticilerin sahip olmadığını iddia eden varsa, bu yazıma yorum yapabilir. Eski Rusya’daki veya günümüz Çin’deki uygulamaların aksi olduğunu sanmıyorum.


Gelelim dile gelen Çin’deki kalkınma sürecine. Yıllarca çalışıp didinen belki de bir neslin yokluk içinde yaşadığı bir dönem sonrası bu günlere gelinmiş. Çin, dışa kapalı uygulamalarını hep yürütmüş. Sanayi alanında ve teknolojide ilerlemiş, tüm gayretiyle üretime hız vermiş ve ucuz mamuller üreterek dünya piyasalarına açılmış. Bu ihracat atağı, dünya piyasalarında korku yaratmış, dünyaya mal satan ülkeleri, rekabet yapmakta zorlamış.  


Birçok fabrikamızın yabancılar tarafından işletildiği, önemli bazı bankalarımızın yabancı sermayeye bırakıldığı ülkemizde, Çın modeli denilen yeniden yapılanma süreci, kaç yıl sürer kestirmek zor. Üreticilerin ve sanayicilerin düşük maliyetli ürün üreterek rekabet yapabilmesi  bu gün için imkansız görünüyor. Her koşulda kendi hayat standardını sürdürmeye alışmış milletimizin, Çin halkı gibi yıllarca düşük gelirle yaşamaya alışması da imkansız görünüyor.


Artık itibara yatırım yapmak yerine, üretimi desteklemek durumundayız. Üretim yapacak her kurumu ve bireyi devletimiz desteklemeli.


Akla gelen önemli sorular ise;  Çinliler gibi yaşayabilir miyiz? Çin modeli bize uyar mı? Yaşam şartlarımızı değiştirip, kıt kanaat geçinme sürecinde kaç yıl dayanıp yaşarız? Yükselen Asya ekonomisine ayak uydurabilmek için ve Rusya, Çin, Hindistan gibi ülkelerin standardına erişmek için, kaç yıl didinmemiz lazım.


Hoşça kalın, Türk gibi kalın.