Siyasetçiler halkın nabzını tutmak için sık sık alan çalışması yapıyor. İlçe teşkilatları kendi ilçelerinde çalışıyor. Üye kayıtlarını arttırmaya çalışıyor.

    Bu konudaki çalışmaları daha ziyade muhalefet partilerinde görüyoruz. Muhalefet partilerinin genel başkanları da il ve ilçeleri geziyor, dert dinliyor. Caddelerde rastladıkları vatandaşlardan ve ziyaret ettikleri esnaflardan bilgiler almaya çalışıyor. Bu konuda gezdikleri il ve ilçe başkanları hangi esnafa uğranacağını az çok bildiğinden, moral bozucu bir tepki almamaları için biraz parti politikalarına veya genel başkana sıcak bakan esnaflara yönlendirme de yapıyor. Ziyaret programları genelde iyi planlanır. Hangi STK’larla bir araya gelineceği, mahalle itibariyle hangi mahallelerin partilerine yakın olduğu bilinir. Uzun zamandır iktidar milletvekillerini, il ilçe başkanlarını çarşıda pazarda rastlamadık. Kepez belediye başkanı Hakan Tütüncü dolaşıyor ama o da partisi ile ilgili konulara girmeden el sıkmakla yetiniyor.

    İktidarın işinin gün geçtikçe zorlaştığını düşünenlerdenim. Türkiye şartlarında her iktidar yıpranır ve yıpranmıştır. Terörde başarılar, savunma sanayinde atılımlar olsa da vatandaşın gerçek gündemi olan yokluğa, pahalılığa çare üretilmedikçe insanlarımızdan karşılık bulmaları zor gibi. 

    Bu arada sokak röportajları yaparak vatandaşın görüşlerini kamuoyuyla paylaşan internet medyası da fikir veriyor. Veya öyle sanılıyor. Birde kamuoyu araştırmaları yapan anket firmaları var. Kimi şirket, araştırma yapan siyasi partiye şirin gözükmek için sonuç verir, kimi şirket ise verilen cevaplara göre değerlendirme yapıp sonuç çıkarmaya çalışır. Araştırma şirketlerinin verdiği rakamlar ve sonuçlar yüzde yüz tutmasa da, fikir edinme yönünden faydalı oluyor.

    Bence bütün bu veriler, siyasetçiyi yanıltabilir. Elbette biz gazetecilerin de kendi çapında araştırması var. Gazeteciye daha kolay konuşan vatandaşlardan rahatça görüş ve bilgi alıp değerlendirebiliyoruz.

    Mesela Z kuşağı espri yapmayı seviyor ve net bilgi vermiyor. Ciddiyetle konuşan gençlerimizin geneli adalet istiyor, baskılardan nefret ediyor ve de yöneticilere güvenmek istiyor. Güvensizliği yaratanlar tabi ki siyasetçilerin kendisi. Geri kalmış ülkeler sınıfından kurtulup, bir türlü ekonomisini düzeltmiş, çağdaş hukuk sistemiyle yönetilen bir ülke olmak için çırpındığımız yıllar içinde, vatandaşların memnuniyetsizliğini giderecek bir iktidara sahip olamayışımız sonucu, milletimiz yılgın hale gelmiş.

    Başta gençlerimiz olmak üzere, vatandaşların büyük çoğunluğu, hangi siyasi partiye güveneceği noktasında kararsızlık içinde. Bazı vatandaşlar ise renk vermemeyi tercih ediyor. İktidar partisine oy vermiş kişiler ise partilerine kızsalar bile aykırı bir söz etmeye çekinir olmuşlar. İş veya mevki kaybetme korkusunun yanı sıra yakınlarına da zarar gelebilir endişesi içindeler. Muhalefet partilerine sempati duyanlardan da aynı geri dönüşlere şahit oluyoruz. Yani, bir nevi mimlenme korkusu var.

    İşte bu tablo siyasetçileri de etkilediğinden, canla başla vaatler vermeye ve de vatandaşı ikna etmeye çaba sarf ediyorlar. Seçimlere yaklaşıldığında her siyasetçi ve siyasi lider, umut vermeye başlar.

    Bu umut tacirliğine ben alışkınım ama yeni seçmen olacak Z kuşağı ve de ekonomik sıkıntılarla kıvranan emekliler, EYT’liler ve de işsizler bana göre kat kat daha fazla tepkili.

    Hoşça kalın, kemer sıkmaya devam ederek kalın.