Cumhurbaşkanlığı’nca yayınlanan KHK ile İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan Türkiye, muhafazakarları memnun etti. Erkekleri de memnun ettiğini düşünüyorum.


Meğer bizler ne kadar muhafazakarmışız. Önce kendimi tarttım, sonra da köyümdeki eski gelenekleri hatırladım. Köyümdeki örf adetlerin yanı sıra gezip dolaştığım birçok Anadolu insanından edindiğim intibaları da anımsadım.


Demek ki bizim toplumun çoğunluğu muhafazakarmış. 50-60 yıl önce yaşlı bir teyzemizin evden dışarı çıkarken gazete kağıtlarını sarıp sarmalayıp paket yaparak eline aldığını ve o şekilde evden çıktığını anımsadım. O yıllarda anlam verememiştim ama görenler, bir yere bir şey götürdüğünü düşünsün, yani gezmeye gitmediğini sansın diye yaparmış. Babaannelerimiz yıllarca kafes arkasında oturmuş, belki de hiç sokağa çıkmadan yaşamışlar. Babaannemin evi harem selamlıktı. Bilmeyenler için söyleyeyim, selamlık kısmı erkeklere mahsustu.


Halen birçok köy düğünlerinde, mevlitlerde erkekler servis yapıyor. Kadınların oturduğu bölüm ise arkada ayrı bir yerde oluyor.


Tarihçiler istediği kadar eski Türk geleneklerinde, toylarda ve kurultaylarda hakanın yanında hatunları (sultanları) olduğunu yazsınlar. Onlar eski Türklermiş. Yeni Türkler artık muhafazakar olmuş. Birçok tarihçi Yavuz Sultan Selim'in Mısır seferi sonrası muhafazakarlığın ağır bastığını öne sürmekte. Osmanlı döneminde matbaa batı devletlerinden 200 sene sonra kurulmuş. Demek ki ihtiyaç duyulmamış. Belki de Tekkelerde öğretilenler yeterli olmuş. Devrimizde Tekke yok belki ama yine şeyh, şıh unvanlı cemaat önderleri var. Alevi dedeleri var. Fiziği, kimyayı, matematiği de öğretiyor olabilirler.


Bir tarihte bir cemaat ileri gelenine ‘Başarılı bir kız çocuğu var burs verir misiniz’ diye sormuştum, cevap olarak,  'Kızlara burs vermiyoruz. Evde oturup çocuk baksın, kocasına hizmet etsin' demişti.


Ayasofya imamının "İstanbul Sözleşmesi kaldırılmış, hamdolsun" dediğini sosyal medyadan okudum. Geçmişte, Suudi Arabistan müftüsünün kadınlar için söylediklerini yazmaya dilim varmıyor.


GELELİM ERKEK MEMNUNİYETİNE;


Erkekler, İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasıyla, kadınların dırdırından kurtuldu herhalde. Belki kuma da alabilecekler. Geçmişte bir imamın, 'Kadınlarınıza birkaç tokat atıp, terbiye edebilirsiniz' dediğini anımsıyorum.


Artık erkekler feminizmden kurtuldu. Çalışan kadının elde ettiği ekonomik özgürlükle, erkeklere karşı gelme devri de bitecek gibi. Belki de kadın patronlardan emir almayacaklar. Birçok işsiz erkek dururken, kadınların çalışıp ekonomiye katkısı da gereksiz oluyor. Kadınlar evden çıkmasa, kıskançlık da olmaz ve belki kadına taciz veya kadın cinayetleri azalır, hükümetimiz de KADES gibi uygulamalarla uğraşmaz. İran'da kadınlar sokakta çarşafla gezip, araba kullanamıyordu. Bizde de kadınlar araba kullanmasa trafik oldukça rahatlar.  Şimdi yaz geliyor. Caddeler, plajlar açık saçık kadınlarla dolacak. Muhafazakarların bu konuya da el atması gerekecek. Menderes Türel Başkan muhafazakarları düşünerek kadın plajı açmıştı. Birkaç röntgenci yakalanmıştı ama kayda değer bir hadise olmadı.


Erkeklerimiz mayolu ve üstsüz güneşlenen kadınları görmek isterlerse, Brezilya’nın Rio plajlarına gitmeliler. Bizim ülkemizde açık seçikliğe yer yok. Hayvani duyguları önlemek için de çocuk yaşta evlilikler olmalı. Yaşasın erkek egemenliği.


Hoşça kalın, Türk töresini bırakıp muhafazakar kalın.