Dünya tarihi, işgallerle, hanedan kavgalarıyla ve devletler arası savaşlarla dolu.

Birinci, ikinci dünya savaşlarına kadar batı coğrafyalarında en belirgin işgali ve hâkimiyeti Romalılarda görüyoruz. En çetin mücadeleler, kıran kırana savaşlar, her nedense doğu coğrafyalarında olmuş.

Prof. Ahmet Taşağıl hocanın yıllar süren araştırmalarından elde ettiği bulgulara göre, Afganistan, Çin, Moğolistan ve İran toprakları hiç savaşsız gün geçmemiş.

Türkler açısından zaferlerle dolu olan Ağustos ayı, nesilden nesile anlatılıp anılmalıdır. 26.Ağustos günü Alparslan’ın Malazgirt zaferiyle Anadolu’nun kapısı açılmış ve Sultan Alparslan’ın dediği gibi, bize ebedi vatan olmuş.  Mustafa Kemal Atatürk’ün de aynı tarihte büyük taarruzu başlatması tesadüf olamaz. Tarihlerin aynı olması yanı sıra Alparslan’ın beyaz kefen giyerek  askere ‘Anadolu’yu ya vatan ederiz, ya da şehit oluruz’ şeklindeki seslenişi, aynı bilinçle Atatürk’ün askere ölmeyi emretmesi, iki Türk liderin aynı duyguları taşıdığının işaretidir.

Türklerin özgürce yaşama isteği, en eski tarihlerde de kazandıkları başarılarda rol oynamıştır. Mete handan başlayan devlet olma geleneği, Hun devletine ve Romanın korkulu rüyası Atilla’ya kadar sürmüştür. Bir süre Çinlilerin hâkimiyeti altına giren Türk boyları, kısa sürede toparlanıp Çin’de devlet kurmuştur. Hatta bir süre Çin devletini yönetmiş ve vergiye de bağlamıştır. Tarihçilere göre halen Çin’de Hunlulardan kalma Çin leşmiş Türkler vardır. Aynı şekilde Moğolistan topraklarında Cengiz Han döneminden başlayarak iç içe girmiş Moğol Türk kabileleri devam etmektedir. Yani Moğol’um değenlerin birçoğunun Türk olma ihtimali yüksektir. Bu günkü Afganistan’ın yüzyıllarca Türk hâkimiyetinde kaldığı bilinmektedir.  Artık Afganistan’da aynı dili konuşan, aynı kültüre sahip tek bir millet yoktur. 

Tarihçiler göre savaşların eksik olmadığı bu doğu coğrafyalarında, Türklerin yayılma arzusu ve hür yaşama alışkanlığı vardır.

Zaferlerimizin gururunu yaşadığımız şu günlerde, Atatürk’ün Türk milleti için sarf ettiği sözlerle Yazımı sonlandırmak isterim. TEMEL İLKE, TÜRK MİLLETİNİN HAYSİYETLİ VE ŞEREFLİ BİR MİLLET OLARAK YAŞAMASIDIR. BU İLKE ANCAK TAM İSTİKLALE SAHİP OLMAKLA GERÇEKLEŞTİRİLEBİLİR. NE KADAR ZENGİN VE BOLLUK İÇİNDE OLURSA OLSUN, İSTİKLALDEN YOKSUN MİLLET, MEDENİ İNSANLIK DÜNYASI KARŞISINDA UŞAK OLMAK MEVKİİNDEN BAŞKA BİR MUAMELE GÖREMEZ. YABANCI BİR DEVLETİN KORUYUP KOLLAYICILIĞINI KABUL ETMEK, İNSANLIK VASIFLARINDAN YOKSUNLUĞU, GÜÇSÜZLÜK VE MİSKİNLİĞİ İTİRAFTAN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR. TÜRK’ÜN HAYSİYETİ, GURURU VE KABİLİYETİ ÇOK YÜKSEK VE BÜYÜKTÜR. BÖYLE BİR MİLLET ESİR YAŞAMAKTANSA YOK OLSUN DAHA İYİDİR.

Hoşça kalın, Atatürk’ün dediği gibi haysiyetli ve hür kalın.