109 yıl önce 18 Ekim 1912 de ilk Balkan savaşı başlıyor. Balkan savaşları, Osmanlı devletinin dört devlete karşı yaptığı savaşlardır.

Berlin anlaşmasından memnun olmayan Bulgar devleti, 1908 yılında bağımsızlığını ilan ettikten sonra, Balkanlarda etkili olmak için politika geliştirmeye başlamıştır. Bosna Hersek’in Avusturya-Macaristan imparatorluğuna ilhakı ile ortaya çıkan huzursuzluk, Sırbistan krallığını da etkilemiş ve sonuçta Rus İmparatorluğu arabulucu olmuş ve Sırbistan ile Bulgaristan’ı ittifak yapmaya zorlamış. Bu ittifaka Yunanistan ve Karadağ Krallıkları da dahil olunca, Rusya’nın desteği ve kışkırtmasıyla Osmanlı İmparatorluğunu hedef alarak, Türkleri Balkanlardan sürmek istemişlerdir.

Bu gelişmeler karşısında Osmanlı hızlı hareket edememiş, silahlanan Sırplara müdahale edememiştir. Ayrıca ordu içinde ikilikler oluşmuş ve yardımlaşma olamamıştır. Sonuçta Balkan coğrafyalarında yaşayan Müslüman Türk nüfus kıyıma uğramış ve göçler başlamıştır. Nüfus dağılımı Osmanlı aleyhine gelişmiştir. Osmanlı ordusunun doğu cephesinde Bulgar güçlerine mağlup olması ve batı cephesinde Sırp ve Yunan güçleri karşısında da yenik düşmesi infial yaratmış. Daha sonra Bulgarlar Çatalca’ya kadar ilerlemişler. Yunanistan ise Makedonya’yı işgal etmiş. Yunanistan durmamış, Gökçeada ve Bozcaada dışındaki tüm ege adalarını işgal etmiştir.

Tabi birçok kere olduğu gibi, İngiltere arabulucu olarak devreye girmiş, 1913 de Londra’da barış anlaşması imzalanmış. Girit adası Yunanistan’a verilmiş, Edirne ve Kırklareli dışındaki yerleşim yerleri ve topraklar da yine Yunanistan’a verilmek suretiyle Trakya sınırı oluşmuş.

Bu tarihi dersler ışığında, hükümetlerimiz her zaman tetikte olmalıdır. Geçmişten ders alarak, birliğin bozulmasının nelere mal olduğunu milletçe hatırımızda tutmalıyız. Dış politika en ince ayrıntısına kadar takip edilmeli, kurulan tuzakları fark etmeliyiz. O yıllarda Balkanlarda hareketlilik varmış ve gafil avlanmışız. Günümüzde de düşmanca adımlar atılıyor. Ege adalarına yığınak yapılıyor. En önemli konulardan birisi de petrol ve doğal gaz aradığımız Akdeniz’deki sürtüşmeler...

Geçmişte olduğu gibi Suriye ve Irak sınırlarında cephe açan batılı stratejistler, dikkatimizi dağıtmaya çalışıyor olabilirler. Çok şükür Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Osmanlının hasta adam dendiği yılları şimdilerde yaşamıyor. Ekonomik sıkıntılar olsa da ordumuzca alınan tedbirler ve silah gücümüz, caydırıcı durumda.

Ülkemiz üzerinde emelleri olanlara karşı bizim de eskiden kaybettiğimiz coğrafyalar karşısında planlarımız olmalı. Hun İmparatoru Atilla ‘sınırlarınızda sorun varsa, en iyi çözüm sınırı genişletmektir’ demiş.  Elbette bizim kimsenin yurdunda toprağında gözümüz yok ama bize karşı savaş tutumunda olanlara karşı, eli kolu bağlı duramayız.

Atalarımız, ‘su uyur, düşman uyumaz’ demiş. O zaman biz de uyumamalıyız.

Hoşça kalın, birlik içinde kalın.