Geçenlerde muhalif kanallardan birini izliyorum. Evet ne
yazık ki vaziyet böyle memleketimizde her şey ve her kişi kutuplaştırıldı ya…
Şimdi ‘Aslan Sosyal Demokratlarla’ oldum olası dalga
geçerim. Akıllı ve zeki insanlardır, saçlarını hafiften beyazlatır, geriye
doğru dalgalı tarar, objektiflerin içine karakter dolu bakış atar, iyi şiir
söyler, arada bir müzik aleti çalar, falan, yani sofistike tiplerin Tanrısı
gibi takılmakta üstlerine yoktur.
Ama her yerde ve ortamda en önde onlar olmak ister, sahnede
rol çalmakta üstlerine yoktur. Zamanında hatırlarım Gazi Mustafa Kemal Paşamız’dan
da o-pek haz etmezlerdi. Şimdi Atatürk demeyeni çarmıha geriyorlar.
De ki siyasi rakipleri tartışırken zaten de böyle
olmalılar..
Ama gel gör ki bunlar birbirleri ile milletin ve siyasi
rakiplerinin önünde itişiyorlar. Artık nerenizle güleceğiniz size kalmış.
Bu ülkedeki her siyasi muhalif son İstanbul seçimleri
nedeniyle orada ki bazı insanları merak ediyor. Başta da İstanbul İl Başkanı
olan doktor hanım geliyor. Canan Kaftancıoğlu…
Siyasi söylemleri dikkatli ama kararlı. Dirayet dolu duruyor
gibi. Tabii biz sade vatandaşlar kadını TV’lerden izliyoruz, gazetelere verdiği
mülakatları okuyoruz.. Yoksa bazı-seçkin- Cumhuriyet Aristokratları gibi ‘Dün Canan’ı
aradım, çok iyi tanırım’ diyenlerden değiliz. Bu aslan Sosyal Demokratların bir
başka arızası da odur; illa ki herkesi en iyi bunlar tanıyacak…
Ancak bu hanım ortaya çıktığından beri öyle eski karındaşlık
hukuku taslayan pek çıkmadı. E olur mu Cumhuriyet aristokratlarına yabancı,
biri çıkmış, ülkenin en önemli ilinde ki seçimlerin partisi tarafından
kazanılmasında önemli -belki de -en önemli- rolü oynamış. Tahammül etmek çok
zor..
Yo tekrar kaybeden için değil, kendi partisindeki kazmalar
için…
Arkadaşlar o güne kadar sürekli kaybetmişler ya… Hani
kaybeden taraf kadına taksa diyecek bir şey yok; siyasetin gerekleri der
geçeriz.
Ama -lan- oğlum sizin hiç mi aklınız yok, bu kadın sizin
tarafınızda… Son 30 yıldaki en önemli seçim zaferinizin mimarı…
Neymiş efendim; bir yerdeki konuşmasında vay efendim Gazi
Mustafa Kemal demiş de neden Atatürk dememiş…
Neden? Büyük bir ihtimal ile o gün, o toplantıda bu Canan Hanım,
iyi bir günündeydi, konuşması oldukça başarılı ve dikkat çekiciydi ve elbette
haliyle izleyiciler tarafından yoğun bir iltifat görmek üzereydi ki… Hırsından
kuduran ve kadının konuşmasında sofistike dokuyu anlamayan biri, üstelik eski
bir partili ve tabii ki su katılmadık bir Cumhuriyet aristokratı çıkmış demiş
ki ‘Gazi Mustafa Kemal diyorsunuz da neden Atatürk demiyorsunuz, bu kişisel bir
tercih mi?’
Tam bir -süzme- değil mi… Sonra siz çıkacaksınız halkın
önüne ‘işte alternatif biziz!’ falan diyeceksiniz. Siz daha kendi içinizdeki
fasit daireyi kıramıyorsunuz.
Şimdi gelelim sadede;
Gazi Mustafa Kemal Paşa ve ‘Atatürk’ aynı kişilerdir.
Üstelik bu arkadaşların partisinin kurucusu da bizzat kendisidir. Yani bu
şavalak soruyu soranın mercimek kadar aklı olsa bu ayrımı kasıt ile yapan bir
kadının Atatürk’ün kurduğu bir partiye değil, il başkanı olmasa kapısından bile
giremeyeceğini bilmesi gerekir.
Kısaca ‘Kolağası Mustafa, Kaymakam Mustafa Kemal, Mustafa
Kemal Paşa, Gazi Mustafa Kemal Paşa ve Atatürk = Türkiye demektir. Siz hala
neyin hesabını yapıyorsunuz
Düşün artık yakamızdan… harbiden bıktık sizden ve sizin
gibilerden….