Geçtiğimiz hafta ve bu hafta tarihte iki önemli olayın 75. Yıldönümüydü… Karantina davasına biraz kaynadı gitti. Bunlardan birincisi; 20 Asır tarihinin en gaddar ve bir o kadar da ilginç diktatörü Adolf Hitler’in intiharıydı 30 Nisan ,1945. Diğeri ise yine bu adamın baş rolü oynadığı İkinci Dünya (Paylaşım) Savaşı'nın Avrupa'da bitişinin 75. yılı….


Şimdi gelin 1945 yılının toz-toprak içinde ki Berlin sokaklarına gidelim:

Özel bir SS müfrezesi her yandan ateş yağarken, bir evin yanmış-yıkılmış evler arasında dolaşıyorlardı, bir adres ve kimlik soruyorlardı, adamlar o kurşun yağmuru altında birini arıyorlardı, hem de yana yıkıla..

O günlerde böylesi bir ilgi pek bir hoş karşılanmazdı ‘SS’ler politik bir askeri örgütün acımasız üyeleriydi. Onlar tarafından sorgulanmak hayra alamet değildi. Sonunda aradıklarını bulmuş gibiydiler, adamı karga tulumba paketleyip geldikleri gibi kaybolmuşlardı. Komşuları gariban için yas tutamayacaklardı. Rus askerleri her yerdeydi, çapraz ateşe maruz kalıp oracıkta can vermek işten bile değildi. Adamın adı Walter Wagner idi, Berlin belediyesinde bir memurdu. Üstünde ki tozu silkeleyip bir odaya sokmuşlardı. 


Birazdan içeri Nazi Almanya’sının en güçlü ikinci adamı Göebels girmişti şöyle adam bir bakmış sonra kan ter içinde onu getirenlere bakışmış ve ‘Bu bey mi?’ diye sormuştu. SS'ler baş işareti ile evet diyeceklerdi.


Walter’in bütün vücut sıvıları harekete geçip bünyeyi terk etmek üzere iken odaya Adolf Hitler girmişti yanında ise Eva Braun vardı. Walter Wagner kendisine yapılan kısa bir açıklamadan sonra orada ki varlığının sebebini çözmüştü; bir nikah kıyılacaktı! Adolf ile onca zaman sevgilisi olan Eva evlenmeye karar vermişlerdi. Nazi Almanya’sı dünyada bilinen eb gaddar rejimlerden birine sahipti. Nikah kıyılırken memurun -istisnasız- sormak zorunda olduğu sorular vardı. Bunlar diğer nikah merasimlerinde olduğu gibi kimlik tespitine ve kendi iradesi ile nikah masasına oturduğunun açıklanmasına dönük sorulardı. Buraya kadar neyse de sora ki iki soru biraz sancılıydı, özellikle bu nikahta sorulması açısından epey sorunluydu!!

İlki-kalıcı bir hasatlığınız var mı?

Ve en berbatı da ikincisi;

  • Ari ırktan mısınız*
Düşünün, adam bunları Führer’e soracak.. 

Ama orası Almanya, hukuk devleti olmadığı zaman, kanun devleti… sormaz ise vazifesini yapmamış sayılırdı.

Bundan sonra ise daha da bir tuhaf en Anti-Hitlerci tarih adamı bile şunları kayıt ediyordu;

Walter Wagner bu soruları sormuş Adolf Hitler de cevap vermişti….

Şimdi o günü gözümüzde canlandıralım;

Hitler;
Almanya onun iki dudağı arasında.
Sığınakta,
De ki evlenmeye karar vermiş,
Adam koca Führer(!) oradan birini ;
‘Seni de Prag’a büyük.. pardon, evlenme memuru tayin ettim, gelesun nikahımızı kıyasun!’ diyemez miydi…
Dememişti, diyememişti…. O gün kafasına sıkacak ve intihar edecekti.

8 Mayıs 1945 günü Almanya koşulsuz teslim olacaktı. Kızıl Ordu Doğudan, ANGLO-Amerikan güçleri batıdan bastırmışlardı. Almanya iki seksen yere serilmişti. Ülke harap, halk perişan idi. İşlenen onca cinayetin bir sorumlusu olmalıydı. Derhal bir Savaş Suçları mahkemesi kurulacak ve galiplerden oluşan yargıç heyeti cezalarını belirleyecekti.

Mahkeme yeri olarak Nazizmin doğduğu yer Nürnberg şehri seçilmişti. Galipler arasında mahkeme usulleri konusunda ateşli tartışma çıkmıştı; 
Sovyetler ‘uzatmaya ne gerek var asalım hepsini bitsin!’ diyorlardı.

Amerikan-İngiliz ve Fransızlar ise; ‘o zaman bu bir mahkeme olmaz infaz heyeti olur buna da hakkımız yok biz bu savaşı insan hakları için yapmadık mı!’ diye cevap veriyorlardı. Öyle ya bütün bu savaş şehitleri niye verilmişti, eğer dünya onların da Nazilerden farkı olmadığını görürse milyonlarca insan bu durum nasıl açıklanabilirdi.

Hukukun üstünlüğü inşa edilecekse o zaman kabul görmüş üniversal hukuk kurallarına uymak gerekmez miydi?

Yukarda sormuştuk: 

İNSANIN DEĞERİ NEDİR?
NEYİ ARIYORSA ODUR!