Kullanıldıkça keskinliği azalacağına, aksine artan yegane
şey; insan dilidir.
Dilin bir tek törpüsü
vardır; o da sakin durabilmektir.
Ama gel de yurdum insanına bunu anlat!!
Herkes her şeyi biliyor, yahu bir durun bu kadar çok
konuştuğunda dinleme yetisini kaybediyorsun, dinlemez isen bir şey
öğrenemezsin. Konuşmaktan dinlemeye sıra
gelmez ki ..
Bir sus !!!
Neyse, biz kendi konumuzda devam edelim.
Askeri tarihi inceleyen biri olarak ‘bir ordu nasıl olmalı?’
sorusuna cevap arıyorduk… ve sırada Sovyetlerin ünlü -Kızıl Ordusu – vardı…
Bu Adamlar 1991 Ağustos ayında bir darbeye kalkışmışlardı…
peki sonrasında neler oldu?
Rusya tarihi boyunca hep Batıdan gelen akınlardan ve istila tehdidinden
ürkmüştür. 14. Asır sonlarına Doğu dan gelen Tatar akıncılarını bastırmışlar ve
geri kalan üç asır boyunca Güney komşusu Osmanlıyı ise girdikleri her savaşta
yenmişlerdi. Ama Batı ve oradaki devletler rahat duracaklar mıydı?
Sovyet Devrimi sırasında pek de uslu durmayacaklarını
göstermişlerdi. Devrim sonrası Sovyetler tüm dünyanın korkacağı muhteşem bir
silahlı güç üretmiş ve üstelik bu orduyu sağlam bir ideoloji ile donatmıştı.
Kızıl Orduydu bu dev..
İkinci Dünya Savaşında en kanlı muharebelerin ateşinde
takdis olmuştu. Nazi Almanya’sının çöküşünde en önemli rolü Kızıl ordunun cesur
savaşçıları baş rolü oynamışlardı.
Ne var ki sonrasında önce
1953 Haziran ayında Doğu Almanya, sonra, 1956 Ekim ayında Macaristan da
Karizmayı çizdireceklerdi. 1968 Ağustos ayında Çekoslovakya müdahalesi
ile artık iyice erozyona uğrayan şöhreti. 1979 Afganistan istilası ile yok
olacaktı. Ama yok olan siyasi rejimin ordu üstünde ki gölgesiydi. Kızıl Ordu
hala dünyanın tüm ülkeleri için korkulu bir rakipti.
1980 lerin sonunda Gorbaçov adında reformcu bir
Komünist rejimin endişe veren
hasatlıklarını ortadan kaldırmaya niyetlenmişti. Devlet yeniden yapılanacaktı,
Sovyetler de ki insanlara serbestçe söz haklarını kullanabileceklerdi. Geçen
yazım da da söz ettiğim gibi karşı bir hareketin liderleri az buz adamlar
değildi; KGB nin başı, Milli Savunma Bakanı, İç İşleri bakanı ve Başbakan
Gorbiye itiraz edenlerin başını çekiyorlardı. Üstelik Gorbaçov’un kendi
yardımcısı da bunlardan biriydi.
91, Ağustosunun 20 sinde Kızıl Ordu tankları başkent Moskova
sokaklarındaydı.
Darbe oluyordu.
Komünist Rusya tarihi zaten
başka farklı darbe girişimlerine sıkça tanık olmuştu. Troçki ve
arkadaşları bir saray darbesi ile uzaklaştırılmışlardı. Stalin görevde olduğu
sürece -karşı devrim- söylentileri yüzünden milyonlarca vatandaşının kanını
dökmüştü. Stalin sonrası, Kruşçev,, generallerin silahlı bir gösterisi sonunda koltuğa oturabilmişti. Brejnev de onu devirecekti, ama tüm bunların
hepsi birer -saray- darbesi niteliğindeydi.
Darbeler insanlık tarihinin bir parçasıdır. Burada asıl
mesele halk ve ordu karşı karşıya geldiğinde neler olacağıdır. Asker gibi
askerler emir komuta zincirinde hareket ederler. Kendi insanları üstüne ateş
açma emrini veren bir üst rütbeli illa ki sorgulanmalıdır.
Bir orduyu ordu yapan disiplinidir. Bu yüzdendir ki daha az
donatımlı olmasına rağmen daha fazla silaha sahip olan düşmanlar yenilir.
Kurtuluş Savaşımız da ve Vietnam da olduğu gibi.
91, Ağustos darbesinde görüne o ki hiçbir Kızıl Ordu subayı
askerine -ateş aç- emri vermemişti. Emir komuta ile kışlayı terk etmişlerdi ama
bir yamuk olduğunu da kısa zamanda fark etmişlerdi. Özellikle kendi subayları
tarafından ikna edilen KGB’nin fanatik ‘Alfa’ özel harekat grubu bile ellerini
tetiğe atmayacaklardı. Tüm bu sorumlu davranışın sonunda o darbenin sürdüğü 3
gün boyunca, kontrolün bir an için elden
kaçtığı bir anda yalnızca -3- ÜÇ sivil genç ölecekti…
Darbeciler suçlarını itiraf ederek sorumluluğu tamamen
üstlenecek kadar da yürekli çıkmışlardı.
Yargılanmışlar ve cezalarını da çekmişlerdi. İkisi intihar
edecekti.
Rus ordusu bugün de hafife alınacak bir güç değildir. Ve
hala Batıdan gelecek bir tehdit için hazır bekletilmektedir. (Biraz da Çin için kuşkuları var) Halkının
sevgisi ve saygısını büyük ölçüde her şeye rağmen korumaktadır.
Şimdi tarzımız olduğu gibi yukarda ki ünlü sözü tamamlayalım
AZ KONUŞMALIDIR. Kim
mi söylemiş… Katıksız bir din adamı
söylemiş. Merak edenlere haftaya açıklarız.