MOLİERE


Tanrıya şükür her -arif- böyle değil. Geçenlerde Antalya Milletvekili Çetin Osman Budak, önemli bir açıklama yaptı: Akdeniz Üniversitesi’ne bir tarihte tahsis edilmiş arsalar veya arsa önce TOKİ adındaki kamu kurumuna, sonrada oradan al takke ver külah özel bir şirkete aktarılmış. Oraya, hani bugünlerin sonradan görmeleri ‘biz bilmem ne RESİDANSA’ta oturuyoruz!’ diyor ya..


Öyle ‘lüküs’ konutlar yapılacakmış. Sayın Budak siyasi mekanizmaların gereği konuyu TBMM’ye taşımış.


Ama hepimiz de biliyoruz ki ülkenin idaresindeki yetkili beyler, Meclis’e hesap verme gibi bir alışkanlık içinde değiller, dahası böyle bir sorumlulukları yok.


O zaman da bu şehrin -sözüm ona dinamiklerine- iş düşmez mi? Başta üniversitenin yetkili imzaları bu konuya makam odalarında resimlerin boyutuna gösterdiği alakayı gösteremez miydi?


Kent Konseyi gibi, meslek odaları falan bir organize tepki düzenleyemez mi? Mesele yargıya taşınsa ve en azından yürütmeyi durdurma kararı alınsa, sonra da halka detaylı bir açıklama yapılsa .. çok mu zor olurdu.


Olmazdı elbette de..


O zaman bu coğrafya Türkiye diye anılmazdı.


Özellikle açıkça haksız rekabete uğratılan inşaat yüklenicileri ‘ hey neler oluyor orada?’ da mı diyemediler? Yoksa onlar da -bir taşeronluk kapar mıyız?- hesabı içindeler mi?


Yerel basın oldum olası içinde bulunduğu mali yetersizliklerden, bunun da ana nedeni olarak yeterli tiraja ulaşamadığından şikayet eder durur. Değil mi?


Tüm basın organları hep bir ağızdan ortak bir ses verselerdi, ahali de; ’ha bakın bizim bir yerel basınımız varmış!’ demez miydi?


İnternette güzel biz söz dolanıyor bugünlerde;


‘Yarın ölecekmişim gibi değil de, dün ölmüş gibi yaşıyorum!’ demiş veledin biri..


Gözlerinden öptüğüm çocuk, bu kadar mı güzel anlatılır bu ihanete varan suskunluk…