Ünlü bir
konuşmacıya sormuşlar;
- 10
dakikalık bir konuşma için ne kadar sürede hazırlanırsınız?
- 2 ay, demiş
adam.
- Peki, 20
dakikalık olursa?
- Bir ay
yeter,
- Peki, iki
saatlik?
- Hemen
başlayabilirim.
Bugün size, 6
Haziran 1944’den bir olayı anlatacağım. O gün -bilen bilir- İkinci Dünya Savaşı’nın
en önemli günüdür.
1939-1944
arası Avrupa kıtasının egemeni Nazi Almanya’sı idi. Ve Avrupa özgür olmadan
dünyanın kurtulması mümkün görünmüyordu. (Neden derseniz onu da anlatırız)
Amerikan ve İngiliz ortaklığında büyük bir kara ordusu İngiltere de hazır
bekliyordu. Bu ordu 6 bin uçak ve 12 bin her tür deniz aracı ile karşı kıyıya, yani
Fransa, çıkmak için gün sayıyordu.
Almanlar da biliyorlardı ki; Gelecekler!
Ama nerede ve
ne zaman gelecekleri soru işaretiydi.1944 İlk Bahar aylarında belli olmuştu ki
o yaz geleceklerdi. E, Almanlar da ona göre tedbir almaya başlamışlardı. Eğer
bu büyük ‘istila’ engellenirse Naziler, ‘öldüm Allah’ Avrupa hakimi olarak
kalabilirlerdi. Yeni bir teşebbüs için en az iki yıl gerekirdi.
O günün
ayrıntıları kitaplara sığmaz, ama biz bugün beki de en karakteristik olanını
anlatacağız.
İstilayı
yapacak birlikler birbirine komşu beş plaja çıkacaklardı. Ünlü Alman Mareşali
Rommel’in dediği gibi ilk 24 saat her iki taraf içinde hayati önemdeydi. Bu
süre içinde bir köprübaşı tutulursa Amerikan ve İngilizlerin takviyeleri ile bu
aşamayı nispeten kolay atlatacakları umuluyordu. Aksi takdirde yandı gülüm
keten helva vaziyetleri olacaktı. Bu beş sahilinde ilk 24 saat içinde elde tutulma
mecburiyeti vardı.
Bu
sahillerden birini kod adı ‘Omaha’ idi. Diğer plajlar ağır kayıplar pahasında
olsa ele geçirilmişti ama burada bir ilerleme olamıyordu. Savunan Alman
askerleri savaş tecrübeliydi, yaman dövüşüyorlardı. Karaya çıkan askerlerin
tank desteği sulara gömülmüştü, düşman siperlerini etkisiz hale getirmesi
beklenen hava taarruzları akim kalmıştı. Deniz hırçındı, takviye gelemiyordu.
Görünen oydu ki eğer bu sahil ele geçirilmezse geri çekilmek kaçınılmaz
olacaktı. O zaman Almanlarda birliklerini diğer kesimlere yollayabilir ve büyük
istila girişimini hepten durdurabilirlerdi. Omaha sahili ateş yağmuru
altındaydı. (yazarınız oraları karış-karış dolaştı) Askerler bir yerlere sinmiş
korku içinde ölme sıralarını bekliyorlardı. Buraya çıkan bir alay komutanı, albay
George Arthur Taylor, sıradan bir sınıf subayı idi, işini düzgün ve emirlere
uygun yapan diğer Amerikalı subaylardan yalnızca birisiydi. Bu arada
hatırlatalım ki ABD ordusunda albay rütbesi önemli bir rütbedir. Ve oraya kadar
kolay gelinmez. Adam sahile çıktığında durumun umutsuzluğunu görünce, yağmur
gibi yağan mermilere aldırış etmeden, adamları arasında dolaşmaya başlamıştı (e
albay dedin mi öyle olacak, yoksa eşeği bağlasan zaman içinde o rütbeye gelir
dediklerinden olmayacak)
Evet adamımız
yağmur gibi yağan düşman mermilerinin ortasında durmuş ve askerlerine şöyle
seslenmişti:
‘Bu sahilde
iki tür adam var, çoktan ölmüş olanlar ve ölecek olanlar! Kaldırın kıçınızı!’
Değme vatan-millet edebiyatı, demokrasi ve
insan hakları lafları, şehit şüheda masalları bu kadar etkili olamazdı. Can havliyle ileri atılan askerler önlerinde
geçilmez gibi duran Alman siperlerini bir süre sonra yaracaklardı. Normandiya
çıkartmasının ilk 24 saati bittiğinde Amerikan ve İngiliz orduları Fransa
kıyılarında sağlam bir köprübaşı tutmuşlardı ve bir sonra ki hedef Berlin
olacaktı.
Peki biz bu
-güzellemeyi- durduk yerde mi yaptık?.. O da bir başka yazının konusu.