Yaşlanmak zormuş gerçekten. Gerçi her canlı bu dönemi de kaçınılmaz olarak yaşayacağını bilir, tıpkı ölüm gibi, tıpkı doğum gibi ama, yine de kabullenmek zor geliyor insana... Siz bakmayın öyle; “ Gönlüm genç” diyenlere. Yaşlılığı reddetmenin başka bir çeşidi o da.

 

Rahmetli babam derdi ki; “ Kurt kocayınca, köpeklerin maskarası olurmuş! “ Bu cümle onun, yaşlılığı adeta özetleyen bir cümlesiydi. Doğruluğunu yaşlanınca anladım ben. İnsan ilk defa ne zaman yaşlandığını düşünür, hiç merak ettiniz mi? Ben biraz araştırdım ve belirtileri görünce “Eyvah, yaşlanıyorum!” dedim.

 

Yaşlanmanın ilk belirtisi eskiye olan özlemin artmasıymış! Gerçi bu salgın hastalık yüzünden herkes eski düzenini, eski yaşam tarzını özlüyor ama, bu daha farklı bir şey. Çünkü fizyolojik ve psikolojik uyum gücünüz de azalıyor! Çevrenizdeki her şey, çağa uygun bir hızda değişiyor! Teknolojideki ve iletişim araçlarındaki gelişim, ve bu gelişime aynı hızda ayak uyduramama, hatta gençler kadar kolayca uyum gösterememe, insanı bunaltıyor! Kötü hissettiriyor! Yeni nesille aranıza mesafe koyuyor! Ama her konuda olduğu gibi teknoloji konusunda da onlardan yardım almak, onların kolayca çözdüğü bir sorunu, aynı kolaylıkta çözememek, bir zamanlar her konuda muktedir olan yaşlı kuşağa ağır geliyor!

 

Hadi itiraf edin ama, bilgisayarınızdaki, telefonununuzdaki en ufak bir sorunda, gençlere, torunlara, çoluk çocuğa muhtaç olmak, sizin de canınızı sıkmıyor mu? Gün geçtikçe yeni olan her şeyden ürküp, uzak durup, inatla eskiye bağlı kalmak istemiyor musunuz? “Neofobi” denilen “ yenilik” korkusu, böyle böyle başlamıyor mu yaşlandıkça hepimizde?

 

İnsan kendini dış dünyaya kapatarak, uyum bozukluğunu, bir ölçüde kamufle etmeye çalışmıyor mu? Geçmişte yaşama, anılara sığınma, geçmişten kopamama, bilinmeyene ve geleceğe güvensizlikten kaynaklanan korku, kaygı ve üzüntü zaman zaman sizi de kara bir bulut gibi sarıp sarmalamıyor mu? Bir zamanlar muktedirken, artık sizden daha genç olanlardan yardım almak zorunda kalmak, yaşama tutunmak İçin olağanüstü bir efor sarfetmiş gibi yorgun hissetmek, zor değil mi? İşte öyle hissettiğim anlarda ben de hep babamı ve babamın “ Kurt kocayınca... diye başlayan o cümlesini hatırlarım.

 

Yaşlanınca, hem aynı kişisinizdir, hem farklı. Yaşamınızda büyük değişimler olur. Emeklilik, emeklilik sonrası maddi imkanların kısıtlı olması, toplumsal statüdeki değişimler, yaşam standardındaki düşüşler, stres, çocukların evden ayrılması, aile büyüklerinin veya eşin kaybı, yalnızlık duygusu, ölüm korkusu, yaşlılığın getirdiği hastalıklar, yetersizlik hissi, güç kaybı ve bütün bunların getirdiği duygulanım bozuklukları ardından duyulan sonsuz bir hüzün...Dönüp dönüp geçmişle hesaplaşmalarımız, hayat muhasebemiz, artık hiç bir şeyi değiştiremeyecek olan artılarımız ve eksilerimiz, yaşanan pişmanlıklar ve çabucak tüketilmiş gibi görünen bir ömür...Hiç de iç açıcı gelmiyor değil mi? Ama yine de bizi gençlerden daha güçlü kılan zengin bir hayat deneyimi var elimizde. Bir de roman tadında olan ya da bize öyle gelen, yaşam öykülerimiz.