İnsan, dolu dolu yaşanmış bir hayatın muhasebesini yapmak için geriye dönüp baktığında; artık olup biten hiçbir şeyin kendisini şaşırtmadığını, şaşırma duygusunun dumura uğradığını, bütün insani duyguları yaşarken, şaşırmayı çok uzun bir zamandır unuttuğunu anlıyor! Aslında hepimiz için geçerli bu. Yaşam boyu öyle şeyler görüp, öyle şeyler yaşıyoruz ki; artık hiçbir şey bizi şaşırtmıyor! Ne fena değil mi? Kanıksanmayacak her şeyi kanıksadık! Haksızlıkları, yalanları, vefasızlıkları, kötülükleri, zalimlikleri...Bu liste uzayıp gider. Keşke hayat böyle olmasaydı. Keşke iyiye doğru değiştirebilmek için, daha çok çabalasaydık!

Çoğumuz için hayat, bir gönül sarhoşluğu içinde düzensizce akıp durdu. Zamanın kıymetini anlayamadık! Çelişkiler yaşadık, güçlerimizi sınadık, güçsüzlüğümüzü, korkularımızı, umutlarımızı, hayal kırıklıklarımızı, bize söylenen yalanları sindirdik içimize zor da olsa! Gündüzün hay huyu ve koşuşturmalarımızla düşünmediklerimizi, gecenin karanlık ve sessiz saatlerinde yaptığımız hayat muhasebesiyle, uzun uzun düşündük! Geriye dönüp baktığımızda, hayatın anlamı üzerine cevap veremediğimiz, belki de hiç bilemeyeceğimiz ne çok soru kalmıştı hayata dair...Bir ömrü tüketirken mutlu olmuş muyduk? Aslında neydi mutluluk?

Kimi zaman “Mutluluğun başkaları için yaşamak, kendini feda etmek olduğunu”, kimi zaman da; “Kendini feda etmenin, budalalıktan başka bir şey olmadığını” düşündürdü hayat bize! Yaşadığımız hayal kırıklıkları, söylenen yalanlar, ya da vefa duygusunun eksikliği yüzünden, çok kırıldık sevdiklerimize. Kimsenin vazgeçilmez olmadığını, vazgeçerek, ya da bizden vazgeçenler sayesinde öğrendik! Öyle yalanlar, öyle sürprizler, öyle mutluluklar ve öyle mutsuzluklar yaşadık ki; hayat artık hiç şaşırtmaz oldu bizleri. Her duyguyu, her yaşta yaşamaya devam ettik ama, acı tatlı deneyimlerimiz yüzünden belki, şaşıp kalmayı unuttuk! Dumura uğradı şaşıp kalma üstüne her şey!

Ama bir de bu duruma iyi tarafından bakarsak; mesela söylenen yalanlar bizi hiç şaşırtmıyor! “Bir kez yalanını yakaladığın birinin, bin kez doğrusunu sorgularsın.” derler ya, bizimki de o hesap, öyle yapıyoruz. Hatta bir çeşit paranoyak olduk; “öküz altında buzağı arıyoruz” adeta. Çünkü yalan, insanlar arasında “güven” duygusunu bitirir! Hatta “bir yalan, dört doğruyu götürür; iyilik, güven, sadakat, huzur.” Her şeyin güzel olduğu bir dünyaya uyanıp, şaşırmak dileğiyle!?