Cumhurbaşkanlığı seçimi için yüzde 50+1 şartının değişmesi tartışmalarını alevlendiren Erdoğan'ın, "50+1 şartının değişmesi konusunda aynı fikirdeyim, isabetli olur" açıklaması, siyasi arenada yeni bir gündem oluşturdu. Erdoğan, konuyla ilgili yaptığı değerlendirmede, "Kimin eli, kimin cebinde belli değil. Yok altılı, yok on altılı masa… Bundan sonra kim bilir daha neler çıkar?" şeklinde ifadeler kullandı.
Erdoğan'ın bu açıklamaları, eski bakan Faruk Çelik'in cumhurbaşkanı seçilebilmek için yüzde 50+1 oy oranı zorunluluğunun yüzde 40+1'e çekilmesi önerisiyle ilgiliydi. Bu öneri daha önce Cemil Çiçek tarafından da dile getirilmiş, ancak MHP lideri Devlet Bahçeli tarafından sert bir şekilde eleştirilmişti. Yüzde 50+1 sistemi, 21 Ekim 2007'deki referandumla kabul edilen Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi yöntemiyle uygulanmaya başlandı. Bu sistemde birden fazla parti, bir aday etrafında bir araya gelerek ittifak yapabiliyor. Ancak, bu sistem, zaman içinde iktidarın uygulamaya koyup sonradan eleştirdiği bir dizi uygulamalarla gündeme gelmiştir.
AYM'NİN YETKİLERİ VE BİREYSEL BAŞVURU
AKP iktidarı, 23 Eylül 2012'de Anayasa Mahkemesi'ne (AYM) bireysel başvuru hakkını tanıdı. Bu tarihten Kasım 2023'e kadar yaklaşık 520 bin bireysel başvuru gerçekleşti ve AYM, bu başvuruların 400 binden fazlasını sonuçlandırdı. Ancak, AYM'nin Can Atalay için verdiği hak ihlali kararının Yargıtay tarafından çiğnenmesiyle başlayan yargı krizi, AYM'nin yetkilerinin sorgulanmasına neden oldu. Bu doğrultuda, AYM'ye bireysel başvurunun iptal edilmesi önerisi gündeme geldi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yargı krizinde AYM'ye karşı Yargıtay'dan yana tavır alarak bu konuda tartışmaları alevlendirdi. MHP Lideri Devlet Bahçeli ise AYM'nin kapatılmasını savundu. Adalet Bakanı Yılmaz Tunç ise AKP Meclis Grup Toplantısı öncesi yaptığı açıklamada, AYM'ye bireysel başvurunun kaldırılmasının söz konusu olmadığını belirtti. Tunç ayrıca, AYM'nin yargılama usullerinin de değişebileceğini savundu.
İSTANBUL SÖZLEŞMESİNİN FESHİ
Türkiye, kadına yönelik şiddeti önlemeye ve bu konuda mücadele etmeye yönelik bir insan hakları mukavelesi olan 'İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararı almıştır. Tam adıyla 'Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi' olan bu sözleşmeyi Türkiye, 11 Mayıs 2011'de imzalayarak, 24 Kasım 2011'de parlamentosunda onaylayan ilk ülke olmuştur. Ancak, tarikat ve cemaat baskıları sonucunda, Türkiye'de İstanbul Sözleşmesi'nin feshedilmesine yönelik bir karar alınmıştır.