Düşünüyorum, düşünüyorum ve ben işin içinden çıkıyorum da işin içinden çıkmayanları görünce de tebessüm edip, geçiyorum.

Neden mi?

    Bir ülkede sorunlar, toplum, insanlar ve insan hakları, yurttaş, yurttaşlık ve yurttaşlık hakları, gelir dengesizliği ve adaletsizliği, din, iman, inançlar, aklınıza geliyorsa olur, herkes de geçen trenlere bakar.

     Sonra "seçim dönemi" gelince, derin "kış uykusundan" uyanıyormuş gibi yapıp, yeniden derin "kış uykusuna" dalar?

    Ocak, Şubat, Mart. Derler ki zemheri aylarıdır.

    Zemheri (Mart'a da, denilir) kapıdan baktırır, kazma kürek yaktırır. Anlayacağınız evde ne kadar odun, ocak ne var ise yakıp ısınılır.

    Tabi, geçenlerde bir parti başkanı kendini öyle tanımlasa da bu "kurt" başka kurt, o başka "kurt".

   Kurt kışı (zemheriyi), geçirir de, yediği ayazı unutmazmış.

   Vallahi, o zaman bu kurtlar bile ülkemin insanlarından daha akıllı.

   Bu ülkede, sabah olan, akşama unutuluyor.

    Eeee, sonra?

    Sonrası çok romantik.

    Mart'ı bir geçtik mi, işimiz tamam. Bir yerinize "Mart karı" yağmadı ise.

    Geldik mi Nisan'a.

    Nisan, Mayıs ayları, gevşer gönül/insan yayları.

    Azıcık yay vardı gerilen, Nisan, Mayıs'ta da onlar gevşeyecekmiş, şimdi "buyur burdan yak!.."

   Ne var "Mayıs"ta? 

   SEÇİM!..

   Eyvah ki ne, eyvah. 

   Zaten freni zor tutan ahalinin bir de, "Mayıs"ta gönül yayları gevşedi mi, oldu da bitti, maşallah!..

   Bu Mayıs'ı 2023 yılında kim akıl ettiyse, vay haline.

   Ya, bu memleketin en vukuatlı aylarındandır MAYIS.

    Ocak'ta bir şey var mı? Yok. Kaynayan tencere bile. Onu geç…

    Eh "Şubat", az acıklı "28 Şubat"ı vardır. O da, sol gösterip, sağ çakarak, ülkeyi rayından çıkan günlerdendir.

    "Mart"ın tek bilinen anısı vardı, "12 Mart". Öyle şeyler oldu ki, insanlar ona bile mum oldular. Tabi, Mamaklar, işkenceler, idamları bir kenara yazanlar asla unutmazlar.

    "Nisan" mı?

    Şaka yapmayın ya. Kos koca TBMM açıldı bir zamanlar 23'ünde.

    Şimdi mi? KÜLLİYE var. 

    Bir denk gelirse, onun da "açılış bayramı" olur inşallah!..

    MAYIS'IN içinden çıkalım derken; bir başka Mayıs'a batmayalım da.

   "Mayıs", tam da "Mayıs" gibi bir ay.

    O, ne mi demek?

    Sözlüğe bakalım:

    MAYIS: Yılın 31 gün süren beşinci ayı.

(Alman edebiyatında sevgi ve aşk ayı olarak görülür.)

    Eeee, başka:

    Halk arasında, taze sığır dışkısı (b.ku, neden demezler ki).

     Taaa, başından vukuatlı bir ay.

     İlk günü, İŞÇİ BAYRAMI. Hayda, al başına belayı, ne kadar delibozuk var ise düşer yollara, sen anca yasaklarsan yasakla. Bir parti çıkar, "seçim mitingi" der geçer.

     Sonra gelir ayın 6'sı.

     6 MAYIS: 1972, Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan, Ankara Merkez Kapalı Cezaevi'nde idam edildi.

    Ne kadar üzüntü ve acı olsa da, yine de "ajitasyon" dolu bir gün olur.

     Derken, gelinir mi 16 Mayıs'a. Orada ne oldu? Mustafa Kemal Paşa (ATATÜRK), ülkeyi düşman işgalinden kurtarmak için, İşgal altındaki İstanbul'dan yola çıkar ve

     1919'un, 19 Mayıs’ında, SAMSUN’A varır.

    Mayıs'ın 20'si, 21'i derken gelinir 27'sine gelince;

    Al başına belâ. 

    1960'ın 27 Mayıs'ında Darbe: Türk Silahlı Kuvvetleri adına Millî Birlik Komitesi, Türkiye'de yönetimi üstlenir ve TBMM, Hükûmet fesh edip, her türlü siyasi faaliyetleri yasaklar.

    Bu yetmezmiş gibi 2013'ün 28'inde, Gezi Parkı olayları başlar.

    İstanbul'da yerel iktidarda olanlar, 1453'ün anısına Fatih Sultan Mehmed olup, İstanbul'u feth ederler bir kez daha.

    Bundan sonrası, Allah kerim.

    Bir dakika durun ya, bir de MAYIS'IN, "14"ü vardı.

    1950'de, yıllardır İKTİDARDA olan bir bir parti (CHP), tangur tungur devrilip; yurttaşlar, YETER SÖZ MİLLETİN deyip, bir başka partiyi (DP) başa getirmişler.

    İşin şakası bir yana, ben bu Mayıs'ın 14'ünün 24 saat olacağına inanmıyorum. Son yılların en UZUN GÜNÜ olur gibi geliyor.

    Sandık sandık üstüne türküler, sandık üstünde sabahlayanlar, sandıkları patlatanlar. 

    Eeee, trafolara kediler girmez mi?

    Seçim de YÖNETİM de bir SAVAŞTIR, iyi yöneten kazanır.

    Savaş da STRATEJİ ve ORDU gerektirir, ASKER, gerektirir.

    Bakalım bunların en iyisi kimde?

    Seçmenin de? Yaşayıp, göreceğiz.