Cumhurbaşkanı
Recep Tayyip Erdoğan’ın Türkiye Barolar Birliği’nin ismindeki “Türkiye”
sözcüğünün Bakanlar Kurulu Kararıyla verildiğini ve Bakanlar Kurulu kararıyla
geri alınması gerektiğine ilişkin açıklaması; Türkiye’nin hangi anlayışla
yönetildiğini göstermesi bakımından örnek bir tarihi olaydır.
Bildiğiniz
gibi Yargılama dediğimiz adalet mekanizmasının üç ayağı bulunur. Bunlar olmadan
adalet ve yargı olamaz. Bunlar “Sav”, “Savunma” ve “Karar”dır. Yargılama işi;
Savcı-Avukat-Yargıç üçlüsünün birbirinden bağımsız ve özgür şekilde
çalışmasıyla yapılabilir. Bunlardan birisi yoksa baskı altındaysa, işlevini
yapamayacağı bir ortamdaysa adalet de yoktur.
Avukatlık
mesleği iki bin yıllık bir tarihe dayalıdır.
“Savunma
mesleğinin tarihini gerilere Eski Yunan ve Roma’ya kadar götürmek mümkündür.
Avukat sözcüğü de zaten eski Yunanca’da, üstün, ayrıcalıklı ve güzel konuşan
anlamına gelen “Advo-Catus” sözcüğünden dilimize ve diğer dillere yerleşmiştir.
Tarihçiler,
savunmanın Sokrates ile başladığını yazarlar. Sokrates’in yargılandığı halk
mahkemesinde yaptığı dillere destan savunma, savunma tarihinin yazılı
belgelerdeki başlangıç tarihidir.”
“İlk baro
Atina’da kurulmuştur. Atina şehir devleti yöneticilerinden Draca ve Salon Atina
barosuna çok sert bir disiplin getirmişlerdir. Ancak hür kişiler avukatlık
yapabiliyorlardı. Esirlere bu hak tanınmamıştı.”(*)
Barolar ve
Barolar Birliği; savunma örgütü olarak hem mesleksel disiplini hem de avukatların
özgürce mesleklerini yapabilmelerini sağlamak için ortaya çıkmış sekiz yüz
yıllık bir sürecin ürünleridir.
“1876 tarihli
dava vekilleri nizamnamesi gereği, dava vekilleri ilk toplantılarını 5 Nisan
1878 tarihinde yaptılar. Bu ilk toplantıya 63 kişi katılmıştır. Bu üyelerden on
biri Müslüman otuz sekizi Ermeni’dir. Geri kalanlar Rum, İngiliz, Fransız ve
İtalyan’dır.”(*)
“17 Haziran
1880 tarihinde ise hukuk derslerini programına alan bir hukuk mektebi öğrenime
başlamıştır. Okul yönetmeliğinin 35. Md.’si gereğince okuldan mezun olanlar
dava vekilliği yapma hakkını kazanıyorlardı. 17 Haziran 1880 tarihi aynı
zamanda İstanbul Hukuk Fakültesinin kuruluş tarihidir… 1884 tarihinde Padişahın
iradesi ile “Rumeli-i Şarki Vilayetine Mahsus Avukatlık Kanunu” çıkmış ve
Türkiye’de ilk defa bir kanun metninde “avukat” tabiri kullanılmıştır. “(*)
Türkiye
Barolar Birliği bu uzun sürecin en önemli ve son halkasıdır. TBB tepeden inme
şekilde kurulmuş bir kamu tüzel kişisi değildir. Uzun yıllar tartışılan,
avukatların ve baroların yokluğunu duyumsadığı birliktir.
“Türkiye Barolar Birliği'nin kurulması ilk kez
Ocak 1934'te İzmir'de düzenlenen Türkiye Avukatlar Kongresi'nde gündeme
getirilmiş ve 5 gün süren toplantıya katılan baro temsilcileri, "Türkiye
Avukatlar Birliği"nin kurulmasını kararlaştırmışlardır. Ancak, alınan bu
karara rağmen, 27 Haziran 1938 de kabul edilerek 1 Aralık 1938' de yürürlüğe
giren ve günün koşullarına göre pek çok ileri yeni hüküm içeren 3499 sayılı
Avukatlık Kanunu'nda Barolar Birliğine yer verilmemiştir. Daha sonraki yıllarda
toplanan baro temsilcilerinin, (1957'de Ankara'da ve 1958'de İzmir'de), Türkiye
Barolar Birliği'nin kurulmasının gerekliliği konusunda tam bir görüş birliğine
vararak bu amaçla başlattıkları ön çalışmalar sonunda, 16 Mayıs 1963'te
hazırlığı tamamlanarak 7 Temmuz 1969 tarihinde yürürlüğe giren 1136 sayılı
Avukatlık Kanunu ile "Türkiye Barolar Birliği" nin kurulması yasal
olarak da kabul edilmiştir.”(**)
Demek ki
neymiş? “Türkiye” sözcüğü Barolar Birliğine Bakanlar Kurulu kararıyla değil;
Kanun ile verilmiştir.
Türkiye Barolar
Birliği ülkemizin bütünlüğünü sağlayan temel kurumlardan biridir.
Ülkemizin
bütünlüğüne, avukatlık mesleğinin onuruna, hukukun üstünlüğüne yaptığı katkılar
anlatılmakla bitmez.
AKP iktidarı,
Cumhuriyetin temel kurumlarını bir bir yıkmaktadır. Yargıyı, Orduyu, Türkiye
Büyük Millet Meclisini yıkmıştır. Son anayasa değişikliği ile Türkiye Büyük
Millet Meclisinin elinden bütçe yapma yetkisini, hükümeti denetleme yetkisini,
hatta kanun yapma yetkisini büyük oranda almıştır.
Olağanüstü Hal
(OHAL) kararı ile Anayasa Mahkemesini devre dışı bırakmıştır. Bu gelişimin son halkası Türkiye
Barolar Birliği, Meslek Odaları, Türkiye Mimarlar Mühendisler Odaları ve
Anayasa ile düzenlenmiş kamu tüzel kişilerinin yetkilerini budayarak işlevsiz
dernekler haline indirgemektir.
Böylece
demokrasi tamamen işlemez hale gelmektedir.
Çünkü toplum
örgütlü olmaktan çıkarılmaktadır. Örgütsüz toplum köle toplumdur. Sadece
iktidara bağlı örgütlerin ayakta kaldığı bir düzene demokrasi denemez.
AKP iktidarı; laikliğin
olmadığı bir din devleti ve özerk bölgeler oluşturma yükümlülüğünü yerine
getirebilecek tek adam yönetimine doğru hızla gitmektedir. Bunu ABD, AB ve
emperyalist ülkeler bütün güçleriyle istemektedirler…
Türkiye
Barolar Birliği demek Türkiye demektir. Dokunmayınız efendiler.
Bütün
avukatlara görev düşüyor: 24 Şubat 2018, Ankara’da meslek örgütümüze sahip
çıkma zamanıdır…
(*)Avukatlık Mesleğinin Tarihçesi
Av. Orhan Seyfi
GÜNER
hukukdunyasi/makaleler/birikimlerI/77.pdf
(**)https://www.barobirlik.org.tr/Detay5416.tbb