Memleketin birinde, bir kral varmış. Kendisi on iki, on üç yaşlarındayken babası olan kral bir suikasta kurban gitmiş. Tahta geçtikten sonra babasının öldürüldüğü kentin her mahallesinde bir sokağın başına, bir kütük ve bir cellât koydurmuş. Babasına suikast yaptığı ihbar edilen kişilerin kellesini vurdurmaya başlamış. Uzun süren bu katliama annesi dayanamamış; “keşke seni doğurmasaydım, bütün şehir kan kokuyor. Artık borçlular alacaklılarını ihbar etmeye başladılar. Yeter artık durdur bu katliamı! ” diye bağırmış. İntikam ateşiyle tutuşmuş kral; annesine de öfkelenmiş. Annesini boğdurup sonra da katliamı durdurmuş…

                  Türkiye’de artık böyle bir ihbar dönemi başladı. Bereket versin her şeye rağmen, vicdan sahibi insanlar da var…

                  Artık, neredeyse borçlular alacaklılarını ihbar edecekler. Boşanmak isteyen eşlerden biri diğerini Cumhurbaşkanına hakaret etti diye ihbar etti, biliyorsunuz.

                  Sayın muhbir vatandaşa dikkat ediniz, sizi yanıltabilir, size haksızlık yaptırabilir. Söyledikleri kendi çıkarını sağlamak için başkalarını itibarsızlaştırma amacı taşıyabilir…

                  FETÖ (Fetullahçı Terör Örgütü) tarafından oluşturulan uydurma kanıtlarla, kumpas davalarla, hayali örgütlerle ülkemizin en değerli kurumlarında büyük tasfiyeler yaşandı. Fetullahçı Terör Örgütü’nün düzenlediği askeri darbe kalkışması ile yeni bir aşamaya ulaşıldı. Belli bir bölgede bulunan Olağanüstü Hal yönetimi tüm Türkiye’ye uygulandı. Olağanüstü Hal koşullarında bir “Halk Oylaması” yapıldı. Anayasa Mahkemesi Olağanüstü Hal durumunda Anayasaya aykırı Kanun Hükmünde Kararnameler çıkarılmasını hiçbir şekilde denetlemeyeceğini ilan etti. Olağanüstü Hal koşulları altında yapılan halkoylaması sonucunda; Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin; güvenoyu verme, gensoru verme, bütçe yapma, Bakanları veya Bakanlar Kurulunu düşürme ve benzeri birçok yetkileri bir kişiye devredildi.

                  CHP Genel Başkanı, 15 Temmuz kalkışmasına “kontrollü darbe” dediği için kıyamet koptu. TBMM’de görevli bir CHP’li milletvekili Enis Berberoğlu tutuklandı. CHP’nin kapatılacağına, Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu’nun tutuklanacağına ilişkin söylentiler çıkarıldı.

                  Şimdi de benim hakkımda doğruları yazdığım için bir kumpas kurulmaya çalışılıyor.

                  Gerçekleri söylediğimiz için linç girişimi başladı.

                  Bundan aylarca önce yazdıklarımı sanki bugün yazmışım gibi diline dolayan Sabah Gazetesi tarafından hedef gösteriliyorum.

                  Bundan bir süre önce de oğlum hakkında “Eski Antalya Milletvekili Gürkut Acar’ın oğlu” denilerek ihbarda ve iftirada bulunularak sanki Cumhurbaşkanına hakaret etmiş gibi kaynağı bilinmeyen bir şikâyet yapıldı. Bu iftiranın nereden geldiğini bir haftadır düşünüyordum. Sabah gazetesi haberiyle durum açıklığa kavuştu.

                  Bütün bunların iki kaynaktan yönetildiği kanısındayım.

                  Birinci merkez; muhalif olan, söz söyleyen, yazan çizen kim varsa itibarsızlaştırmayı, sindirmeyi ve devlet baskısıyla yok etmeyi siyaset sayıyor. İkincisi ise kendi kişisel çıkarı için adam karalamayı, itibarsızlaştırmayı kişisel öç alma ve bazı önemli günlerin öncesinde karşıdakini küçük düşürerek güçsüzleştirme aracı sanıyor.

                  Kimseye hakaret etmiyoruz. Kimseyi küçük düşürmüyoruz. Kimsenin kimliğine kişiliğine saygısızlık etmiyoruz. Bu nedenle sadece fikir açıklama, gerçekleri halka duyurma amacıyla yazdığımız yazıları bahane ederek benim hakkımda da Cumhurbaşkanına hakaretten soruşturma açılmasına ilişkin Sabah Gazetesi yayınını esefle karşılıyorum. Türkiye’yi yaşanmaz bir ülke haline getirmeye hakkınız yok. Sadece iktidar ve ona biat edenlerin yaşayacağı, muhalif olanların yaşayamayacağı bir ülke istiyorsunuz.

                  Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı!

                  Size de kalmaz!

                  Türkiye bizim yurdumuz, kimse bizi sevdiğimiz bu topraklardan uzaklaştıramaz. Başka vatanımız yok. Başka gidecek yerimiz yok.

                  Sizin de başka çareniz yok. Ne kadar ihbar ederseniz ediniz, ne kadar iftira atarsanız atınız, devlet gücünü kullanarak gazetecilik yapsanız da Türkiye’nin demokratik, laik, hukuk devleti olmasını önleyemeyecek ve tarihe gömülüp gideceksiniz.

                  Bu ülke babanızın çiftliği değildir!