“Yeniyi tattık, derdi gamı attık” derlerdi anımsayan var mı?

“Neftişe” denirdi.

“Turfanda” neydi sahi? Bi zamanlar “Turfanda Sebze Meyve Hali” vardı literatürümüzde.

“Sera icat oldu, mertlik bozuldu” desem yazıyı burada bitirmek gerek aslında.

Manavgat’taki köyümüzde Susam, buğday, karpuz, zeytin vardı.

Serik ilçesine taşındığımızda evimizin hemen dibinde Nebi Emmi’nin domates bahçesi vardı. Nebi Emmi aydın bir yörüktü. Traktörle çift sürerken de, hasat yaparken de ceket giyer, cebinde Cumhuriyet Gazetesi gezdirir, molalarda okurdu.

Ben o zaman öğrendim. Burda oturup seracılığın tarihini yazmak haddim değil. Ama o zamanlar 1,5 metre yüksekliğinde duvar örülür, oradan yer seviyesine inen cam veya muşamba örtüler olurdu. Bu sistemin izleri Kırcami bölgesinde hala bulunabilir.

O örtülerin altında “fide” yetişirdi. Domates, biber, marul filan. Tohumdan elde edilen fideler buradan tarlaya taşınırdı. Kargı çubuklara saran fasulye, salatalık, ve domatesler de vardı, yere yayılan da. Nisan- Mayıs ayları Serik’te domates mevsimiydi. Haziran gibi bahçe sökülürdü.

O yıllarda kocaman bir Pazar sepetimiz vardı. Yani “Küfe” dediğimiz. Yazın son günleri pazara “yayla Domatesi” gelirdi. Bizim ekşi pembemsi domateslerin yerini sert, kırmızı domatesler alırdı. Ben gene de sepete en son domatesi koyardım ezilmesin diye.

Zaman içinde kışında domates yetişmeye başladı. “Camekan” dediğimiz örtü altı alanlar büyüdü, sadece domates değil, salatalıklar, patlıcanlar, biberler de artık “sera” dediğimiz örtü altına girdi. Yetmedi, kavun- karpuz yetişti seralarda, yetmedi erik ağacı diktik. Artık ne mevsim kaldı, ne “turfanda” ne “neftişe.”

Turan Şahin Sosyal Medya mecranı iyi kullanıyor. Kendisi de “tarla” değil, “sera” da üretim yapıyor. Birkaç arkadaş ile bir doğa buluşması sırasında konuşulandan geldiğim nokta beni üzdü. Artık Antalya’da tarlada sebze yetişmiyor. Tamamı örtüaltı. Evet, “yayladan” diye diye satılan ürünler var ya, onlar da örtü altı.

Sahi ne diyordu o cips reklamında. “Yig gari…..”