Demokrasi bir kültürdür. Sen yaşatmazsan, benim çabalarımdan fayda bekleyemezsin. (N. Özmen) Yıllar önce, memur sendikalarının yeni kurulduğu dönemde sanırım Eğitim-Sen’di. Bir basın toplantısı düzenlemişti. İlkokullarda “demokrasi dersi” öneriyordu ve materyal olarak ‘oy pusulası, zarf ve mühür’ olmasını istiyordu. “Demokrasi’yi sadece seçime mi indirgediniz, daha geniş bir kapsam olması gerekmiyor mu? diye sormuştum. Birkaç sorum daha olmuştu, salondakilerin işine gelmemişti. Özel İdare binasındaki AGC ofisinden Saat Kulesi yanına kadar 5 kişi koluma girip kim olduğumu, amacımın ne olduğunu sorgulamıştı. Bugün geldiğimiz noktada demokrasinin seçimde başlayıp bittiğini kabul ediyor ve o günkü öğretmenlere saygı sunuyorum. Hep derim, hep yazarım. Türk siyasi tarihi, Türkiye Cumhuriyeti Parlamenter Sistemi 1983 ve sonrasındaki “Temayül” usulü aday belirlemelerle başladı kan kaybetmeye. Son tahlilde kocaman şehirlerin belediye başkanları gece yarısı istifa ederken sesleri çıkmadı. Çünkü önseçimle gelmemişlerdi, arkalarında “taban” yoktu. Onlara göre lider kutsaldı. Hani geçtiğimiz günlerde Ahmet Hakan “CHP Antalya Büyükşehir adayı Muhittin Böcek” yazdı ya. Hani ardından özellikle CHP kanadı ilk kez duyuyormuş gibi sosyal medyada kupür paylaştı ya. İşte o bilgileri Hakan sizden aldı zaten. “Temayül” kanaat önderlerinden görüş almaktır. Bunu yaparken “bizim partimizin felsefesini en iyi kim temsil ediyor?” diye sormuyorlar. Zaten artık partiler arasında model farkı yok. Soru “Biz bu seçimi kimle alırız? Olarak gelince karşı taraf aklında kim varsa o ismi telaffuz ediyor. Bu süreçte herkes gündemi sosyal medyadan takip ediyor, ondandır siyasetçi adaylarının sosyal medyada arz-ı endam etmeleri. Seçim gündeme gelince artan hareketlilik sizin de dikkatinizi çekti mi? Önceki seçimlere göre bi fark var. Artık kendileri değil, “hayran grubu” üzerinden yürünüyor. Bir de yerel medya üzerinden etki oyunu oynayanlar var. Örneğin ATSO Başkanı Davut Çetin’in AK Parti ile anlaştığı yolunda bir makale yayınlandı. Sordum kendisine. “En son düşüneceğim şey milletvekilliğidir” dedi. Eee daha dün seçim yaptı. Çetin bir süreç yaşadı. O “son” duruma henüz gelmediğini düşünüyorum. Ama ortalık kızışık. İskambil kartları masada, hem de birkaç deste. “Görelim mevlam neyler.” Önemli olan seçim sonuçlarının memleketimiz için İYİ olmasıdır. Kabul etmeliyiz ki çok gerildik. Artık bi yumuşamaya ihtiyaç var. Belki de bir kadın eli değmeli. Hatta sadece Türkiye değil, tüm dünyada kadınlar daha etkili olmalı yönetimde. Kime hizmet ettiği belli olmayan savaşlarda daha az evlat ölür belki, olmaz mı?