Ankara'da CHP Emek Büroları "TAŞERON
İŞÇİ ÇALIŞTAYI" düzenledi.
CHP Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'ndan, sade partilisine kadar tüm EMEK
BÜROLARI çalışanları;
DİSK, Türk-İş ve Hak-İş'i temsilen gelen Genel Başkan ve temsilcileri, Taşeron
işçi dernekleri Başkan ve temsilcileri;
Taşeron sisteminden mağdur olmuş konuşmacılar;
özenli çalışma ve konuşmaları ile akademisyenler;
ile başlangıçta çok büyük bir kalabalık çalıştayı izledi.
Keşke, CHP'nin özverili çalışanları, Akademisyenler ve son konuşmacı işçi gibi
tüm sendikaların etkili ve yetkilileri de olayların farkında olsaydılar.
"Taşeron", "işçi","emek"den söz ediliyordu ama
sendikalar adına konuşanların ve işçilerin ""İŞÇİ SINIFI",
"EMEK SERMAYE ÇELİŞKİSİ" gibi bir konudan ne bilgileri ne de ilgileri
vardı. İyi ki akademisyenler vardı da, onlar söz ettiler, vurguladılar.
İşçilerin derdi, kapağı devlete atmak, sendikaların derdi ise, üç-beş üye daha
fazla sağlamak.
"Sendikalı olsunlar da, hangisi olursa olsun", demek sınıf bilinci olan
bir sendikacının söyleyeceği söz müdür?
Ne acıdır ki, bu sistemden mağdur olmuş bir çok işçi de vardı orada. Ama hala
akılları ve kalpleri, kendilerini mağdur eden sistem ve kişilerde idi.
Çalıştayı CHP olarak biz düzenlemiştik ama, onlar hala bize uzakta idiler.
Gönül bağımız yoktu. Bağ kurmak gibi bir niyetleri de. Ne acı.
Yazık bu kadar çabaya, emeğe, özveriye......
Çalıştay çıkışı Nazım baba geldi aklıma. Ve mırıldana mırıldana yürüdüm bir
süre, kendi kendime!.. Düşünerek.
"......Ve
sönmüş bir yanardağ ağzı gibi korkunçsun, kardeşim.
Bir değil,
Beş değil,
yüz milyonlarsın maalesef.
Koyun gibisin kardeşim,
gocuklu celep kaldırınca sopasını,
sürüye katılıverirsin hemen.
ve âdeta mağrur, koşarsın salhaneye(mezbaha)
Dünyanın en tuhaf mahlukusun yani.
hani şu derya içre olup,
deryayı bilmeyen balıktan da tuhaf.
Ve bu dünyada, bu zulüm,
SENİN SAYENDE.
Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer.
ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi eziliyorsak.
Kabahat senin,
-dilim de, demeye varmıyor ama-
Kabahatin Çoğu Senin, Canım Kardeşim!.. "
Nazım Hikmet.