Eskiden olumlu-olumsuz bir şeyden söz edecek olsak; dün, bugün, ay, yıl gibi
zaman dilimleri ile konuşurduk. "Dün şöyle oldu" gibisinden. Şimdi
ise saat dilimlerinin arasına sıkışmak bile olası değil. "Her an, her şey
olabilir"!..
Orta Doğuda deprem. (acaba, sebebi olağan dışı bir şey mi?
Tunceli'de askerler şehit oldu. (acaba, PKK ABD'den aldığı yeni silahlar ile
bir saldırı süreci mi başlattı?)
Döviz yükselişte, (her şeye zam gelecek mi?)
Rıza Zarraf'ın ABD maceralarında gelinen son durum ne?
İthal edilen etler ("helâl kesim" mi?)
Atatürk'ün kurduğu devletin okullarında, Atatürk'e idam fermanı veren bir
meczubun adı veriliyor!..
Hatta, bir de bu sosyal medyada, "başka bir yerde yaşamam" yazıları
ile paylaşılan olayları saymaya kalksam....... .
Dünyamız
yaklaşık 500 yıldır Kapitalist sistemin kuralları içinde şekillenmeye
çalışıyor. İlk kuruluş yılları, masum üretim atölye, fabrika gibi üretim odaklı
organizasyonlar iken, özellikle birinci ve ikinci paylaşım yılları,
masumiyetini bir kenara bırakıp, azgın dişlerini göstermeye çalıştığı yıllar
olmuştur.
Bu yıllar, olaylar ve süreçleri öngörülebilir ve önlemler alınabilir yıllardı.
Saldıracağı silahları belli, savunmanın da nasıl yapılması gerektiğini herkes
tahmin edebilecek bir durum vardı.
Ne zaman ki, Kapitalizm iyice semirdi, sahip oldukları yetmez oldu, daha fazla
şey, hatta her şeyi istemeye başladı.
Önceleri ülkelerin ham madde kaynakları vardı hedefinde.
Sonraları, ürettiği işlenmiş maddelere/ürünlere pazar bulma arayışı hakim oldu.
Kazandıkça paraları koyacak yer bulamadılar. Bu paralar ile yeni bir dünya
düzeni kurmaları gerekti.
Ham madde kaynakları, fabrika ve atölyeler her şey ellerindeydi artık. Bizim
gibi ülkeler içinde, "Devlet kasaplık mı yapar" , "devlet,
basmamı dokur", ...... .... diye diye halkın aklını çele çele, bu
kuruluşların teknolojilerini yenilemediler, yapılması gereken yatırımları
yaptırmadılar, olanları biz size daha ucuza veririz diye kapattırdılar.
Biz gele gele geldik, et satar, saman alır duruma. Ama kimin umurunda. Et olmayınca,
saman mı tıktık bir yerlere mı ne? Çalışmıyor, anlayamıyor, görmüyor; anlamaya,
görmemeye çalışıyoruz.
Ham madde kaynakları, üretim araçları, tüketim sağlayıcı organizasyonlar(market
zincirleri) derken, bankalarda gitti birilerine.
--Bu gidişi alkışlamak için de, "devlet radyoculuk mu, televizyonculuk
mu" yapar derken, her şeyi herkes peşkeş de çektik. Tabi TRT'yi
kapatacağız dediler ama, olsun siz yine de TRT PAYINI, elektrik faturalarınız
ile ödemeyi unutmayın HA!.. Unutuyordum, bir de, o evlenme, boşanma programları
saat kaçtaydı?
Eeee size
ne kaldı, maden, fabrika, banka, okul, yol, köprü, devlet arazileri, meralar,
ormanlar..... gittikten sonra. Hani o el işreti vardı ya. Bilemem kaçın kaçı
olan. Eh, siz de onun ile idare edin ya. Adam olana çooooooook bile!..
"Globalleşirsek, istediğimiz ülkeye gideriz artık" diyerek umutlanan
bilmem nerenin bilmem ne köyünden, bilmem kim yarın valizini hazırlasın
artık" hayalleri içindeyken, bizler evimizden bile çıkamayacak hale
geldik.
Bir de baktık ki, mahalle bakkalımız bile gitmiş. Bam bum, şak şuk, çak cuk
mağaza zincirleri girivermiş bize.
Eeeee ey halkım. Elde ne kaldı bilmem ama;
Ne zamandan bu yana ağa maraba kahyasına kendi izni olmadan bir şey yapma
yetkisi verdi. Ya da ne zamandan buyana, kahyayı, marabalar seçer oldu. Oldu
mu?
Yani kıytırık ağa bile marabalarına kahyasını seçtirmez iken, her şeye sahip
olanlar, size, ...... ........ .... mi seçtirecekler.
Güldürmeyin beni ya.
Kapitalizm, tekelci aşamaya geçti, tekelci kapitalizm oldu. Emperyalizm, canavar
oldu, finans kapitalizm olarak her şeye, her şeye sahip oldu.
Ya sahiden,
şu partilerin mahalle delege seçimleri ne oldu?
Öteki partinin başkanı, ....başkanını ne biçim attı ya. Ha ha ha!
Gerçekten,
başka ülkede yaşamam.
"Dertleri zevk edindim"de,
sizin yüzünüzden.